Arama:
Trafik Kazalarında Sigorta Şirketine Başvuru

Doğrudan sigorta şirketine başvurma zorunluluğu 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 65. maddesi ile düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca, trafik kazası sonucu ortaya çıkan zararları tazmin etmek isteyen kişilerin ilk olarak sigorta şirketine başvurmaları gerekmektedir.

Bu başvuru, zarar gören kişinin sigorta şirketine kaza sonucu ortaya çıkan zararların tazmin edilmesi için talep ettiği bir işlemdir. Sigorta şirketi, bu talep üzerine kaza sonucu ortaya çıkan zararların tazmin edilebilmesi için gerekli olan adımları atmaya çalışır. Eğer sigorta şirketi tarafından kaza sonucu ortaya çıkan zararların tazmin edilmesi için yeterli ödeme yapılmazsa veya zarar gören kişi ile sigorta şirketi arasında anlaşma sağlanamazsa, zarar gören kişi dava açma hakkına sahiptir.

Dava açma hakkına sahip olmasına rağmen, zarar gören kişilerin öncelikle sigorta şirketine başvurmaları gerekmektedir. Bu sayede, zarar gören kişilerin dava açmalarına gerek kalmadan zararların tazmini sağlanmaya çalışılır. Ancak, eğer sigorta şirketi ile anlaşma sağlanamazsa veya sigorta şirketi tarafından yeterli ödeme yapılmazsa, zarar gören kişi dava açma hakkına sahiptir.

Formun Üstü

Bu başvuru şartı, mahkemelerce dava şartı olarak değerlendirilir. Dava şartı, dava açılması için yasal bir gerekliliktir ve dava açılmadan önce yerine getirilmesi gerekir. Eğer dava şartı yerine getirilmemişse, dava usulsüzlük nedeniyle reddedilebilir. Dolayısıyla; başvuru yapılmadan tazminat davası açılırsa dava şartı eksikliği sebebiyle dava usulden reddedilir.

Zorunlu mali sorumluluk sigortasından kısaca bahsetmek gerekirse; bu sigorta bir araç sürücüsünün trafik kazaları veya diğer zararlı olaylar sırasında ödediği zararları karşılamaya yönelik bir sigorta türüdür. Bu sigorta, bir araç sürücüsünün sürüş esnasında meydana gelebilecek zararları karşılamak üzere zorunlu tutulan bir sigortadır.

Zarar gören bir kişi, zorunlu mali sorumluluk kapsamında dava ya da tahkim yoluna gitmeden önce ZMSS kapsamındaki sigorta şirketine yazılı başvuruda bulunması gerekmektedir.

Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasına sahip olan bir araç sürücüsünün yaptığı bir kaza sonucu oluşan zararların karşılanması için bu yolu izlemesi gerekir. Bu sayede, zarar gören kişinin zararının karşılanması için gerekli olan tüm işlemlerin düzgün bir şekilde yürütülmesi sağlanmış olur.

>Tazminat taleplerinin kapsamı, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına İlişkin Tebliğ’in “Sigortanın Kapsamı” başlıklı maddesinde belirlenmiştir.

 Sigorta şirketleri tarafından karşılanabilecek kalemler, sigorta poliçesi üzerine alınan teminatları ifade etmektedir. Bu teminatlar, sigortalının belirli bir olay sonucu uğrayabileceği zararları karşılamaya yöneliktir. Örneğin, maddi zararlar teminatı, sigortalının araçta meydana gelen değer kaybı gibi doğrudan malları üzerindeki azalmaları karşılar. Sağlık giderleri teminatı ise, trafik kazası sonucu oluşan sağlık giderlerini kapsar. Sürekli sakatlık teminatı ise, üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride uğrayacağı maddi zararları karşılamaya yöneliktir. Destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı ise, sigortalının ölümü sonucu oluşan ekonomik zararları karşılamaya yöneliktir.

Bu teminatlar, sigorta poliçesi üzerine alındığında, sigortalının belirli bir olay sonucu uğrayabileceği zararları karşılamaya yönelik bir güvence sağlar. Bu nedenle, sigortalıların sigorta poliçesi üzerine hangi teminatları almaları gerektiği konusunda bilgi sahibi olmaları ve sigorta şirketleri ile yapacakları anlaşmalarda bu konuları göz önünde bulundurmaları önemlidir.

Rizikonun gerçekleşmesi hâlinde; sigortalı, sigorta poliçesi kapsamında meydana gelebilecek bir olayı, sigortalı veya hak sahibi tarafından öğrenildiği tarihten itibaren otuz iş günü içinde, sigortacıya bildirmek zorundadır. Bu süre, olay yurt dışında meydana gelmişse altmış iş günü olarak uzatılır. Bu zorunluluk, sigortalının sigorta poliçesi şartlarını yerine getirmesi ve sigorta poliçesi kapsamında olayın sigorta şirketine bildirilmesi gereken sorumluluklarındandır. Eğer sigortalı olayı sigorta şirketine bildirmezse, sigorta şirketinin olayı karşılaması veya sigortalının talep ettiği tazminatı ödemesi mümkün olmayabilir.

 Eğer bir kaza sonucu bir kişinin hasar görmüş veya ölmüş olması durumunda, sigorta şirketi tazminat ödemek için hak sahibinden bazı belgeler isteyebilir. Bu belgeler arasında, kaza tespit tutanağı veya bilirkişi raporunu içeren alkol raporu, olaya karışan diğer araçların trafik tescil belgeleri ve sürücü belgelerinin fotokopileri, ölüm nedeniyle yapılacak başvuru durumunda ölüm raporu ve veraset ilamı, yaralanma nedeniyle yapılacak başvuru durumunda tedavi giderlerini gösteren belgeler, geçici veya daimi sakatlanma nedeniyle yapılacak başvuru durumunda tam teşekküllü hastaneden alınan rapor gibi belgeler olabilir. Mahkeme kararının da istenebileceği durumlar olabilir. Bu belgeler, sigorta şirketinin tazminat ödeme sürecini doğru bir şekilde gerçekleştirmesi için gereklidir ve hak sahibinin bu belgeleri sunması zorunlu olabilir.

Burada süreden de bahsetmek gerekir; sigorta şirketleri, sigortalı bir olayın (örneğin bir kaza) sonucunda ortaya çıkan zararı tazmin etmekle yükümlüdürler. İşte bu yükümlülük, ihbar tarihinden itibaren başlar. Ancak, sigorta kuruluşu başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamamışsa veya verilen cevap talebi karşılamamışsa, zarar gören dava açabilir. Başvuru yapılmadan açılan tazminat davaları ise başta da söylediğimiz gibi “dava şartı yokluğu” nedeniyle usulden reddedilebilir.

Eğer trafik sigortasına başvuru yapıldıktan sonra 15 gün içerisinde cevap verilmemiş ya da talepleriniz karşılanmamışsa, dava açma ya da sigorta tahkim komisyonlarına başvuru yapma hakkınız vardır. Ancak, bu tür bir durumda sigorta şirketinin cevap vermemesi ya da talebinizin karşılanmaması durumunda mutlaka bir hukuki danışman ya da avukatla iletişim kurarak durumunuzu değerlendirmesi ve size danışmanlık hizmeti vermesi önerilir. Hukuki süreçlerin nasıl yönetileceği, hangi adımların izlenmesi gerektiği gibi konuları bir avukat ya da hukuki danışman yardımıyla daha iyi anlayabilir ve haklarınızı daha etkin bir şekilde koruyabilirsiniz.

Trafik Kazalarında Tedavi Giderlerinin Ödenmesi

Günümüz Türkiye şartlarında artan nüfusun beraberinde getirmiş olduğu en büyük problemlerden birisi de hiç şüphesiz trafikte yaşanan kazalardır. Giderek artış gösteren trafik kazaları hiç şüphesiz hukukun da ilgi alanı haline girmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla insanların merak etmiş olduğu en büyük soruların başında trafik kazası yaşanması halinde hangi alacak kalemlerinin talep edilebileceği ve söz konusu kalemleri kimden talep edilebileceğidir. Bugünkü yazımızda bu soruların cevabını açıklamaya çalışacağız ve başlıkta da görüldüğü üzere Karayolları Trafik Kanununda ayrıca düzenlenmiş olan sağlık hizmet bedelleri ne şekilde talep edilebileceğini açıklamaya çalışacağız.

6047 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre motorlu bir aracın işletilmesinden kaynaklanan kazalarda motorlu aracın sahibi ve bağlı olduğu teşebbüs müştereken ve müteselsilen sorumludurlar. Ayrıca motorlu aracın işletenleri Karayolları Trafik Kanunun 91. Maddesi uyarın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası yaptırmakla mükelleftirler. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamına giren alacak kalemleri ise şunlardır:

  • Maddi Zararlar: Araçta oluşan değer kaybı dahil olmak üzere üçüncü kişinin ekonomik değerleri üzerinde oluşmuş olan zararlar
  • Sürekli Sakatlık: Üçüncü kişinin meydana gelen kazadan ötürü ömrünün geri kalanı için vücudunda oluşmuş olan maluliyetten ötürü talep edebileceği zarar kalemi
  • Sağlık Giderleri: Üçüncü kişinin meydana gelen kazadan dolayı yaptırmış olduğu tedavi giderleri
  • Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: Üçüncü kişinin kazadan dolayı ölmesi sonucu desteğinden yoksun kalanların talep edebileceği tazminat kalemi

Motorlu aracın işletilmesinden kaynaklı bir kaza meydana geldiğinde zarar gören üçüncü kişi yukarıda sayılan kalemleri zarara sebebiyet veren ilgili motorlu aracın ZMSS kapsamındaki sigorta şirketinden talep edebilecektir.

Sağlık hizmet bedelleri, diğer adıyla tedavi giderleri Karayolları Trafik Kanunun 98. Maddesinde özel olarak düzenlenmiştir. Sağlık hizmet bedelleri, tedavi giderlerini ifade etmekte olup kazadan dolayı zarar gören şahsın vücut bütünlüğünü eski haline getirmek için yapılan her türlü tedavi masrafını ifade etmektedir. Söz konusu zararların nasıl karşılanacağı ise KTK m.98’te açık bir şekilde açıklanmaktadır. Buna göre trafik kazası sebebiyle yasada belirtilen tüm sağlık kuruluşlarının tedavi sebebiyle sunmuş oldukları sağlık hizmet bedelleri SGK tarafından karşılanacaktır. Buna göre tedavinin SGK ile anlaşması olmayan hastanelerde yapılsa dahi sağlık hizmet bedelleri SGK tarafından karşılanacaktır. İlgili 98.madde 2011 yılında değişikliğe uğramadan önce ilgili sağlık hizmet bedellerinden motorlu aracın sürücüsü, işleteni ve ZMSS kapsamındaki sigorta şirketi birlikte sorumluluk sahibiydiler. Ancak 2011 yılında yapılan değişiklikle sorumluluk SGK’ya devredilmiştir. Hatta geçici madde ile birlikte 2011 yılından önce gerçekleşen kazalarda da sağlık hizmet bedellerinin SGK tarafından karşılanmasına karar verilmiştir.

Ancak yukarıda da bahsedeceğimiz üzere SGK tüm tedavi giderlerinden değil, yalnızca belgelendirilmiş tedavi giderlerinden sorumludur. Yani bakıcı giderleri ve diğer tedavi giderleri SGK’nın teminatı kapsamında değildir. Buna göre tedavi giderleri için motorlu aracın işleteni, sürücüsü ve sigorta şirketinin sorumluluğu tamamen ortadan kalkmamakta, en azından SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri bakımından sorumlulukları devam etmektedir.

Trafik Kazası Tespit Tutanağı

Ülkemizde her geçen gün sayısı hızla artmakta olan trafik kazalarına karşı hem trafik kazalarını önleyebilmek hem de trafik kazaları sonrasındaki süreçleri hızlı bir şekilde çözebilmek adına önemli çalışmalar yürütülmektedir. Trafik kazalarından sonraki süreci mağdurlar tarafından hızlı ve kayıpsız bir şekilde atlatmak oldukça önem kazanmaktadır. Bu çalışmalar doğrultusunda 1 Nisan 2008 tarihinde “ kaza tespit tutanağı” adı verilen sisteme geçiş yapılmıştır. Bu sistem mağdur ve sigorta şirketleri arasında adeta bir köprü görevi görerek özellikle mağdur olan kişinin zararının giderilmesini hızlandıran bir süreç olarak nitelendirebiliriz. Kaza tespit tutanağı, trafik kazalarında maddi hasarlı olarak nitelendirilen kazalarda kullanılır ve kazanın meydana geliş şeklini açıklamaktadır. Bu tutanak, kazaya karışan taraflar tarafından doldurulur ve kaza yerinden ayrılmalarına yardımcı olur. Tutanakta, kazaya karışan sürücülerin bilgileri, araçlardaki hasar alınan yerler ve sürücülerin görüşleri yer alır. Ancak kaza tespit tutanağındaki kusur tespiti mutlak olmayıp tek başına taraflara kusur atfedilmesinde yeterli olmayacaktır. Kusur oranı, sigorta şirketi tarafından yapılan değerlendirme sonucu yüzdelik dilimlerle belirlenir ve bu işlem 3 iş günü içinde sonuçlanır. Trafik kazası tespit tutanakları sadece kasko ve trafik sigortası yaptıran araç sahiplerine verilir ve doldurulan tutanak 5 iş günü içinde sigorta şirketine iletilir. Aşağıdaki şartların oluşması halinde tarafların kendi aralarında kaza tespit tutanağı tutabilecekleri söylenebilir.

  • Kazada maddi hasar bulunması: Kaza tespit tutanağı, maddi hasarlı kazaların tespit edilmesi amacıyla kullanılır. Bu nedenle, kazada maddi hasar bulunmaması durumunda tutanak tutulmaz.
  • Kazada bedensel yaralanma ve ölüm olmaması: Kazada bedensel yaralanma veya ölüm olması halinde, olayın özel bir anlamı vardır ve bu durumlar özel bir resmî sürece tabi tutulur. Bu nedenle, kazada bedensel yaralanma veya ölüm olması durumunda kaza tespit tutanağı tutulmaz.
  • Kazaya karışan sürücülerin tutanak içeriği hakkında anlaşmaya varabilmesi: Kaza tespit tutanağı, kazaya karışan taraflar tarafından doldurulur ve bu nedenle tarafların tutanak içeriği hakkında anlaşmaya varmaları gerekir. Eğer taraflar anlaşamazlarsa, olay resmî olarak tespit edilir ve çözüme ulaşılır.
  • Kazaya karışan tüm araçların geçerli sigortalarının bulunması: Kazada maddi hasar olması halinde, sigorta şirketleri tarafından hasarın ödenmesi için gereklidir. Bu nedenle, kazaya karışan tüm araçların geçerli sigortalarının olması gerekir.
  • Kazaya karışan sürücülerin ehliyet sahibi olması: Sürücülerin ehliyet sahibi olması, sürücülerin trafik kurallarına uygun bir şekilde araç kullandıklarını gösterir. Bu nedenle, kazaya karışan sürücülerin ehliyet sahibi olması gerekir.
  • Sürücülerin kaza anında alkol, keyif verici madde gibi unsurların etkisi altında olmaması: Trafik güvenliği açısından önemlidir ve bu nedenle sürücülerin kaza anında alkol ve keyif verici madde gibi unsurların etkisi altında olmaması gerekmektedir.

Trafik kazaları tespit tutanağı sürücülerden birinin ehliyeti veya ruhsatı olmadığı durumlarda, araçlardan birinin trafik sigortası bulunmadığında, kazada ölüm veya yaralanma varsa, kazaya karışan araçlardan biri kamuya ait ise ve kamu malına zarar verilmiş ise ve sürücüde alkol ve uyuşturucu kullanımına dair şüphe varsa geçerli olmaz. Bu tür durumlarda taraflar kendi aralarında tutanak tutamayacakları için mutlaka olay mahalline ilgili mercilerin (genellikle polis) çağırılması gerekmektedir. Bu tür durumlarda tutanağı tutacak yetkili kimse kazanın gerçekleşmiş olduğu yerin detaylı bir şekilde incelemesini yaparak gerek tarafların beyanı, gerekse görgü tanıklarının beyanları doğrultusunda yolun ve havanın şartları esas alınarak tutanağı hazırlayıp tarafların kusur oranlarını takdiri bir şekilde görüş belirtmek suretiyle tutanağa geçirecektir. Ancak ilgili kimse tutanağa hiçbir şekilde kusur oranlarını sayısal değer belirtmek suretiyle yazamaz (örneğin %50, 75). Yetkilinin yapacağı tek şey 6047 sayılı Karayolları Trafik Kanununa atıfta bulunmak suretiyle taraflardan hangisinin asli hangisinin tali kusurlu olduğunu belirtmek olacaktır.

Karayolları Trafik Kanunu Kapsamında Geçici İş Göremezlik Tazminatı

 Geçici iş göremezlik zararı, bedensel zararlar türü içinde yer alır. Geçici iş göremezlik zararı, bir kişinin bir süre için işine gidememesi ve bu yüzden gelir kaybına uğraması sonucu ortaya çıkan zararı ifade eder. Bu tür bir zarar, bir kaza veya sağlık sorunu gibi bir nedenle ortaya çıkabilir ve bu durumda kişi, işine gidemez ve bu yüzden gelir kaybına uğrar.

Geçici iş göremezlik zararı, bedensel zararlar türü içinde yer alır çünkü bu zarar, bedensel bir nedenle ortaya çıkmıştır. Bedensel zararlar türü, bir kişinin bedenine veya sağlığına zarar vermesi sonucu ortaya çıkan zararları ifade eder. Bu tür zararlar, bir kaza veya sağlık sorunu gibi bir nedenle ortaya çıkabilir ve kişinin bedenine veya sağlığına zarar verir.

 Geçici iş göremezlik tazminatı ise bir kişinin bir kazayı ya da bir sağlık sorununu nedeniyle işine gidememesi sonucu oluşan kazanç kaybını karşılamaya yönelik bir tazminattır. Bu tazminat türü, yasal olarak belirlenmiş bir oran üzerinden hesaplanır ve kazazedenin iş göremezlik süresi boyunca ödenir.

Geçici iş göremezlik tazminatı, bedensel zarar tazminatından farklıdır ve sadece kazanç kaybını karşılamaya yöneliktir. Öte yandan, bedensel zarar tazminatı, kişinin kazada ya da sağlık sorununda yaşadığı fiziksel zararların karşılanması amacıyla verilen bir tazminattır ve bu tazminatın miktarı, zararın derecesine göre belirlenir.

Bu tazminat türleri, yasal olarak ayrı olarak düzenlenmiştir ve hangisi uygulanacağı, olayın niteliğine ve olayda yaşanan zararlara göre belirlenir.

Geçici iş göremezlik tazminatının hukuki niteliği, Türkiye’de yasal olarak düzenlenmiştir. Özelikle İş Kanunu ve Özel Çalışma Sigortaları Yasası gibi yasalar, geçici iş göremezlik tazminatının nasıl hesaplanacağı, ödeneceği ve hangi durumlarda verileceği konularını düzenlemektedir.

Geçici iş göremezlik tazminatı, kişinin iş göremezlik süresi boyunca oluşan kazanç kaybını karşılamak amacıyla verilen bir tazminattır ve  bu tazminat, kişinin iş göremezlik süresi boyunca ödenir ve kazazedenin özel çalışma sigortaları yaptırılmış olması durumunda, sigorta şirketi tarafından ödenir. Özel çalışma sigortaları yaptırılmamışsa, işveren tarafından ödenir.

                      Geçici İş Göremezlik Tazminatının Ortaya Çıkış Halleri:

Bu tazminatın ortaya çıkış halleri aşağıdaki gibi olabilir:

  1. İşyerinde meydana gelen bir kaza: İşyerinde meydana gelen bir kaza sonucu kişinin işine gidememesi durumunda geçici iş göremezlik tazminatı verilebilir.
  2. İşyeri dışında meydana gelen bir kaza: İşyeri dışında meydana gelen bir kaza sonucu kişinin işine gidememesi durumunda geçici iş göremezlik tazminatı verilebilir.
  3. Sağlık sorunları: Bir sağlık sorunu nedeniyle kişinin işine gidememesi durumunda geçici iş göremezlik tazminatı verilebilir.

Geçici iş göremezlik tazminatı, yasal olarak belirlenmiş bir oran üzerinden hesaplanır ve kazazedenin iş göremezlik süresi boyunca ödenir. Bu tazminat, özel çalışma sigortaları yaptırılmışsa sigorta şirketi tarafından, yaptırılmamışsa işveren tarafından ödenir.

                    Geçici İş Göremezlik Tazminatından Sorumluluğun Şartları:

Bu tazminatın verilebilmesi için aşağıdaki şartların yerine getirilmesi gerekir:

  1. İşyeri dışında meydana gelen bir kazada veya sağlık sorununda: Kazazedenin, kaza ya da sağlık sorunundan dolayı işine gidememesi durumunda geçici iş göremezlik tazminatı verilebilir. Bu durumda, kazazedenin işyeri dışında meydana gelen bir kaza sonucu iş göremezliği olması gerekir.
  2. İşyerinde meydana gelen bir kazada: İşyerinde meydana gelen bir kazada, işyerinin güvenlik önlemlerinin yetersiz olması veya işyeri işçisinin güvenlik önlemlerine uymaması nedeniyle meydana gelen bir kaza durumunda, işyeri sorumluluğu taşır ve geçici iş göremezlik tazminatı verilir.

Geçici iş göremezlik tazminatı, yasal olarak belirlenmiş bir oran üzerinden hesaplanır ve kazazedenin iş göremezlik süresi boyunca ödenir. Bu tazminat, özel çalışma sigortaları yaptırılmışsa sigorta şirketi tarafından, yaptırılmamışsa işveren tarafından ödenir.

Geçici iş göremezlik tazminatında sağlık hizmet bedeli yönünden bir ödeme yapılmaz, çünkü geçici iş göremezlik tazminatı, bir kişinin bir süre için işine gidememesi ve bu yüzden gelir kaybına uğraması sonucu ortaya çıkan zararı karşılar. Sağlık hizmet bedeli, bir kişinin sağlık sorunlarını çözmek için yaptığı ödemelerdir ve bu ödemeler, geçici iş göremezlik tazminatı kapsamında karşılanmaz. Geçici iş göremezlik tazminatı, zarar görenin uğradığı kazanç kaybını karşılamak için verilir ve bu nedenle, sağlık hizmet bedeli yönünden bir ödeme yapılmaz.

Söz konusu bu tazminat, genellikle sigorta şirketleri tarafından ödenir ve sigorta poliçesi kapsamında yer alan bir hizmettir.

Sigorta şirketlerinin geçici iş göremezlik tazminatı yönünden sorumluluğunun belirlenmesi, sigorta poliçesi koşullarına göre değişiklik gösterir. Bu nedenle, geçici iş göremezlik tazminatının ne zaman ve hangi koşullar altında ödeneceği konusunda sigorta poliçesi incelenmelidir.

Genellikle, sigorta poliçesi kapsamında yer alan bir kişinin geçici iş göremezlik tazminatı alabilmesi için aşağıdaki koşulların bir veya daha fazlasının yerine getirilmesi gerekir:

  • Sigorta poliçesi çerçevesinde geçici iş göremezlik tazminatı hizmeti yer almalıdır.
  • Sigorta poliçesi çerçevesinde belirlenen prim ödemesi yapılmış olmalıdır.
  • Sigorta poliçesi kapsamında yer alan bir kişinin geçici iş göremezliğe sebep olan nedenin (kaza, hastalık gibi) sigorta poliçesi koşullarına uygun olması gerekir.

Sigorta poliçesi koşullarının yerine getirilmesi durumunda, sigorta şirketi geçici iş göremezlik tazminatı ödemekle yükümlüdür. Bu tazminat, genellikle sigortalının özel sağlık sigortası poliçesi çerçevesinde yapılan sağlık hizmetlerine (tedavi giderleri, ameliyat giderleri gibi) karşılık olarak ödenir.

Geçici iş göremezlik tazminatı miktarı, sigorta poliçesi koşullarına göre değişiklik gösterir. Bu nedenle, geçici iş göremezlik tazminatı miktarını öğrenmek için sigorta poliçesine veya sigorta şirketine danışmak gerekir.

Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu, bir kişinin trafikte güvenliği tehlikeye sokan bir davranış sergilemesi sonucu ortaya çıkan bir suçtur. Bu suça örnek olarak, trafikte hız sınırını aşmak, trafik ışıklarına uymamak, trafik işaretlerine uymamak, başka bir araç veya yaya üzerinde geçiş yapmak, trafikte alkol veya uyuşturucu etkisi altında olmak gibi davranışlar verilebilir. Bu suçun cezası, yasa gereği belirli bir para cezası veya hapis cezası ile cezalandırılabilir. Bahsedeceğimiz trafik güvenliğini kasten tehlikeye düşürme suçu TCK m.179’da düzenlenmiştir. Maddeye göre, “Trafik güvenliğini kasten tehlikeye düşürme suçu, bir yol kullanımının veya bir taşıtın kullanımının güvenliğini kasten tehlikeye düşürme suçudur. Bu suçun işlenmesi halinde, cezalandırılacak olan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası uygulanır.” Bu suçun işlendiği durumlarda, kişi hakkında ciddi cezalar uygulanabilir ve trafik güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi sonucu ortaya çıkabilecek kaza ve yaralanmaların sorumluluğu da bu kişiye ait olabilir. Bu nedenle, trafik güvenliğini kasten tehlikeye düşürme suçunu işlemekten kaçınılması önemlidir.

     Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun unsurları ise şunlardır:

  1. Trafik güvenliğini tehlikeye düşürme eylemi: Bu eylem, sürücülerin ve yaya/bisiklet kullanıcılarının trafikte güvende olmalarını tehlikeye atacak şekilde davranışlarda bulunmaktır. Örneğin, yüksek hızda sürüş, geçiş yasağını ihlal etme, trafik lambalarına uymamama veya trafik işaretlerine uymamama gibi davranışlar bu eylemi içerebilir.
  2. Kendini ve/veya diğerlerinin güvenliğini tehlikeye atma: Bu unsurda, sürücünün kendi ya da diğerlerinin fiziksel güvenliğini tehlikeye atacak şekilde davranışlar sergilemesi önemlidir. Örneğin, sürücünün içki içerek veya uyuşturucu kullanarak sürüş yapması, diğer sürücüler ve yaya/bisiklet kullanıcılarının güvenliğini tehlikeye atar.
  3. Önceden planlanmış bir davranış: Bu unsurda, sürücünün trafik güvenliğini tehlikeye düşürme eylemini önceden planlamış olması gerekir. Bu, sürücünün bilinçli bir şekilde trafik kurallarını ihlal ettiği ve bu eylemini önceden düşündüğü anlamına gelir.
  4. Sonuçlarının olumsuz olması: Bu unsurda, sürücünün trafik güvenliğini tehlikeye düşürme eyleminin bir ya da birden fazla kişinin yaralanmasına veya ölümüne neden olması gerekir. Bu, sürücünün eyleminin birinci derecede trafik güvenliğini tehlikeye düşürdüğü anlamına gelir.

Formun Üstü

Söz konusu suç somut tehlike suçudur ve failin ceza alabilmesi için suçun unsurları oluşmalı ve somut bir tehlike doğmalıdır. TCK md. 179’da düzenlenen trafik güvenliğini kasten tehlikeye atma suçunun maddi unsurlarını sayacak olursak şu şekildedir:

  1.   Kişinin, bir araç kullanırken ya da bir araçla iletişim kurarken bir yol kullanımına ya da bir yol veya yol araçlarının kullanımına ilişkin kuralları önemsemeyip bu kuralları açıkça ihlal etmesi.
  2. Kişinin, bu ihlal sonucu bir yol veya yol araçlarının kullanımı sırasında bir başka kişinin ya da bir yol veya yol araçlarının zarar görmesine neden olması.
  3. Kişinin, bu ihlal sonucu bir başka kişinin ölümüne neden olması.
  4. Kişinin, bu ihlal sonucu bir başka kişinin malvarlığını zarara uğratması.
  5. Kişinin, bu ihlal sonucu bir yol veya yol araçlarının kullanımının önünde bir engele neden olması.
  6. Kişinin, bu ihlal sonucu bir yol veya yol araçlarının kullanımının önünde bir tehlike yaratması.
  7. Kişinin, bu ihlal sonucu bir yol veya yol araçlarının kullanımı sırasında bir başka kişinin güvenliğini tehlikeye atması.
  8. Kişinin, bu ihlal sonucu bir yol veya yol araçlarının kullanımı sırasında bir başka kişinin yaşamını tehlikeye atması.

Bahsettiğimiz gibi trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu, trafikte güvenliği tehlikeye düşüren bir davranışın yapılması durumunda uygulanan bir suçtur. Bu suç, trafikte güvenliği tehlikeye düşüren bir davranışın yapılması durumunda, gözaltına alınıp tutukluluk haline gelebilir. Örneğin, aşırı hız yapmak, alkol ya da uyuşturucu kullanmak, trafik kurallarını ihlal etmek gibi davranışlar trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu olarak kabul edilebilir.

Gözaltına alınıp tutukluluk haline gelme olasılığı, suçun ciddiyetine göre değişebilir. Örneğin, bir kazada yaralanan ya da ölen bir kişi olması durumunda, suçun ciddiyeti daha fazla olacağı için gözaltı ve tutukluluk olasılığı da daha yüksek olacaktır.

Bu suçun önlenmesi için, trafikte güvenliği tehlikeye düşüren davranışlardan kaçınılması gerekmektedir. Ayrıca, trafikte güvenliğini tehlikeye düşüren bir davranış yaptıysanız, cezaevine girmek yerine trafik güvenliği eğitimi almayı tercih edebilirsiniz. Böylece, trafikte güvenliğini tehlikeye düşüren davranışların önüne geçilebilir ve trafikte daha güvenli bir ortam sağlanabilir.

Trafik Kazalarında Tahkim Süreci

Sigortacılık Kanunu’nun 5684 sayılı kanunu, Türkiye’de sigorta hukukundaki tahkim sistemini ilk kez düzenlemiştir. Bu sistem, sigortalılar ve sigortacılık yapan örgütler arasındaki anlaşmazlıkların hızlı, adil, basit ve maliyet etkin bir yolla çözülmesini amaçlamaktadır. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik ve Sigorta Tahkim Usûlü ve Sigorta Hakemlerine İlişkin Tebliğ gibi yönetmelikler ve tebliğler tahkim ile ilgili olarak Türkiye’de yürürlüktedir. Bu tahkim sistemi, sigortalıların hak kayıplarını önlemeyi amaçlamakta ve bu nedenle sigorta sistemine olan güven artmaktadır. Tahkim sistemine yapılan başvurular her geçen gün artmaktadır ve bu sistemin, Türk sigorta hukukundaki amacına ulaştığına inanılmaktadır. Sigorta hukukunda tahkim, sigortalılar ve sigortacılık yapan örgütler arasındaki sigorta sözleşmesi veya hesap uyuşmazlıklarının çözümü için kullanılan bir yol olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi gereğince sigorta sözleşmesi, bir sigorta şirketi ile sigorta ettirenin karşılıklı anlaşmasıdır. Sigorta sözleşmesi, bir rizikonun meydana geldiği tarihte para ile ölçülebilir bir menfaati zarara uğratması halinde sigorta şirketinin bu zararı tazmin etmeyi ya da diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir. Tahkim yolu, güvence Hesabı’ndan faydalanan kişiler ile Hesap arasındaki uyuşmazlıklarda da kullanılabilir. Güvence Hesabı, zorunlu sigortaların sağladığı güvencelerle ilgili bir kurumdur ve zarar görenin uğrayacağı zararları karşılamak için kurulmuştur. Sigorta Tahkim Komisyonu, Sigorta Tahkim Komisyonu Başkanlığı ve diğer çalışanlarından oluşan bir kuruluştur. Komisyon Başkanlığı, Müsteşarlık temsilcisi, iki Birlik temsilcisi, tüketici derneği temsilcisi ve Müsteşarlıkça belirlenen bir akademisyen hukukçu temsilcisinin katılımıyla oluşur. Komisyonun görevleri arasında Birliğe sunulacak olan Komisyonun bütçesinin hazırlanması, tahkim sisteminin adil, tarafsız ve etkin bir şekilde işlemesi için gerekli önlemlerin alınması, yıllık rapor hazırlanarak Birliğe ve Müsteşarlığa gönderilmesi, bilgi işlem alt yapısının hazırlanması ve kanunlarla kendisine verilen diğer görevler yer almaktadır. Sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlık yaşayan kişiler, uyuşmazlıklarının çözülmesi için Komisyona başvurmalıdır. Komisyon, hakem listesinden seçeceği hakemler aracılığıyla uyuşmazlıkları çözmeye çalışır. Komisyon hakemleri sekreteryal destek veren kurum olarak da nitelendirilir. Komisyona başvuru yapılabilmesi için, uyuşmazlık konusu riziko, sigorta kuruluşunun tahkim sistemine üye olduğu tarihten sonra meydana gelmiş olması gerekir. Üyelik tarihinden önce meydana gelen rizikolara ilişkin başvurular, Komisyon tarafından dikkate alınmaz. Komisyona başvuru yapılırken, başvuru ücreti ödenir. Bu ücret, uyuşmazlık miktarına göre değişiklik gösterir:

  • 5.000 TL ve altındaki uyuşmazlıklarda, başvuru ücreti 150 TL’dir.
  • 5.001-10.000 TL arası uyuşmazlıklarda, başvuru ücreti 350 TL’dir.
  • 10.001-30.000 TL arası uyuşmazlıklarda, başvuru ücreti 500 TL’dir.
  • 30.001 TL ve üzerindeki uyuşmazlıklarda, başvuru ücreti uyuşmazlık tutarının %1,5’idir.

Tahkime konu olan uyuşmazlıklarda, taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa, hakem tarafından Türk maddi hukuk hükümleri uygulanacaktır. Ancak taraflar aksini kararlaştırmış olsa dahi kanundaki emredici hükümler hakem tarafından tatbik edilecektir . Hakemler, verilen dosya ve evraklar üzerinden karar verirler. Ancak hakemlerin duruşma yapmalarına da bir engel yoktur. Uygulamada genellikle duruşma yapılır. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16. maddesinin 12. fıkrasına göre, hakem veya hakem kurulu, hukuk dışında özel veya teknik bilgi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine veya kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilir. Bilirkişiler, Komisyon Müdürü tarafından Müsteşarlıkça belirlenen esaslar çerçevesinde oluşturulan bilirkişi listesinden seçilir.

ARAÇ DEĞER KAYBI HESAPLAMALARI

Günümüzde döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve enflasyon etkisi ile birlikte araç piyasasında azımsanmayacak derecede bir artış meydana gelmiştir. Bu artışa bağlı olarak trafik kazaları sonucu meydana gelen zararlarımız ve sonrasında bu zararların tazmini için açacağımız değer kaybı davaları daha da önemli bir hale gelmektedir. Özellikle değer kaybı konusu oldukça tartışılan ve neticelerinden pek memnun olunmayan hukuki sonuçlar doğurabilmektedir. Bunun nedenleri olarak araç piyasasındaki dinamizm ve fiyat konusundaki istikrarsızlık gösterilebilir. Araç değer kaybı davalarında 9 Ekim 2020 tarihine kadar uygulanan formül doğrultusunda, kaza sonrasında araçta plastik tampon onarımları, cam, lastik, hava yastığı, elektrik, elektronik gibi onarımlar değer kaybı kapsamında değerlendirilmiyordu ayrıca 165 bin üzeri kilometreye sahip araçlar değer kaybı kapsamında değerlendirilmiyordu. Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 esas 2020/40 karar sayılı kararında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. Ve 92. maddelerinde geçen “Genel Şartlar” ifadesi iptal edilmiştir. Yani Anayasa Mahkemesi 9 Ekim 2020 tarihinde vermiş olduğu karar doğrultusunda değer kaybı hesaplama formülünü kaldırmıştır. Artık yukarıda belirtmiş olduğumuz plastik tampon onarımları, cam, lastik, elektronik gibi onarımlar artık değer kaybı kapsamında değerlendirilmeye başlanmıştır. Bununla birlikte artık araç değer kaybı hesaplamalarında 165.000 km sınırı kaldırılmıştır.

Araç Değer Kaybı Şartları:

– Çift Taraflı Kaza Olması: Araç deger kaybından faydalanabilmemiz için söz konusu kazanın birden fazla araç ile gerçekleşmesi gerekmektedir. Ağaca çarpma, duvara sürtme gibi durumlarda değer kaybından söz etmemiz mümkün değildir.

Kazada %100 Kusurlu Olunmaması: Söz konusu kazada tek kusurlu taraf tamamen sizseniz değer kaybından faydalanmanız mümkün değildir. Hiç kusurunuzun olmadığı veya kısmi kusurunuzun bulunduğu hallerde talep edebilirsiniz.

Parçaların Daha Önce Başka Bir Kaza Nedeniyle Onarılmamış Olması: Daha öncesinde karışılan başka bir kaza neticesinde tamir gören bir parça karışılan yeni bir kazada değer kaybı kapsamında değerlendirilemez.

-Kazada Araçta Bir Hasar Oluşması ve Onarılması: Söz konusu kazadan dolayı araçta bir hasarın oluşması ve bu hasarın onarılması gerekmektedir. Kaza sonucunda bir hasarın oluşmadığı durumlardan değer kaybından söz edemeyiz.

Araç Değer Kaybını Etkileyen Durumlar: Araç değer kaybı talebinde bulunabilmemiz bazı şartlara bağlandığı gibi söz konusu değer kaybı talebinden ne ölçüde faydanabileceğimiz konusunda da açıklanması gereken belli başlı durumlar mevcuttur. Bunlardan ilki ağır hasarlı araçlarla ilgilidir. Ağır hasar kayıtlı araçların karıştığı trafik kazalarında bu araçla ilgili olarak herhangi bir değer kaybı talebinde bulunamayız. Bir diğer husus aracın marka, model ve yaşı ile ilgilidir. Aracın yaşı ne kadar küçük ve marka ve modeli ne kadar değerli olursa değer kaybı miktarı da o derece yüksek olacaktır.

ARAÇ DEĞER KAYBI DENKLEMİ

Total Değer Kaybı =   Baz Değer Kaybı * Hasar Boyutu Katsayısı * Aracın Kullanılmışlık Düzeyi

Baz Değer Kaybı = Aracın Rayiç Değeri *  %19

KodHasar BoyutuKatsayı
A1Büyük Hasar0.90
A2Orta Hasar0.75
A3Küçük Hasar0.50
A4Basit Hasar0.25
Kullanılmışlık Düzeyi (Km)Katsayı
0 – 14.9990.90
15.000 – 29.9990.80
30.000 – 44.9990.60
45.000 – 59.9990.40
60.000 – 74.9990.30
75.000 – 149.9990.20
150.000 ve üzeri0.10

Hasar Büyüklüğü Tanımları

KodPiyasa Değeri0 – 75.000 TLPiyasa Değeri75.001-150.000 TLPiyasa Değeri150.001-300.000 TLPiyasa Değeri 300.001 TL Araç ve Üzeri Araçlar
A1%25.01 ve üzeri%20.01 ve üzeri%20.01 ve üzeri%20.01 ve üzeri
A2%15.01-%25%12.01-%20%10.01 -%20%8.01 -%20
A3%5.01-%15%4,01-%12%3.01-%10%2,01-%8
A4% 5’e kadar%4’e kadar%3’e kadar%2’e kadar
Sigorta Şirketinin Sigortalıya Rücu Hakkı

  İlk olarak sigorta şirketinin esas yükümlülüğü,  rizikoyu taşıma yükümlülüğüdür. Korunması kararlaştırılan bir menfaat ile alakalı bir tehlike gerçekleşirse sigorta şirketinin sorumluluğu doğacaktır. Sigorta sözleşmesinde de sigortacının hangi durum ve şartlarda sorumlu olacağı elbette belirlenmelidir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları trafik kazalarında sigorta şirketinin bazı durumlarda sigortalıya rücu hakkının olabileceğini söylemiştir. Rücu konusu özellikle sigorta hukuku alanında önem taşır, zira sorumluluk hususunda çok önemli etkileri vardır. Sigorta şirketinin sahip olduğu rücu imkanı, kazada kusurlu olan karşı taraftan sigortalıya ödediği tazminatı talep edebilmesini sağlar. Yani halefiyet ilkesi gereğince sigorta şirketi ödediği zararı zarar verenden tahsil edebilir, 3. bir kişiye rücu edebilir ve ödediği parayı tarafına ödenmesini talep edebilir. Ancak söz konusu rücu imkanının doğması için belli şartların sağlanması gerekir. Bu şartlar şunlardır;

  • Belli bir tazminatın ödenmesinin gerekli olduğu söz konusu olaydan sorumlu olan kişilerin ağır kusuru veyahut kasıtlı hareketleri olmalı ve bunun neticesinde zarar ortaya çıkmalıdır.
  • Kazaya sebep olan sürücünün ehliyetsiz veya ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş biri olabilir.
  • Kazaya neden olan sürücünün mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü olması veya uyuşturucu kullanmış olması ihtimali olabilir.
  • Bazı araçların yolcu taşımaya ruhsatı olmadan veya kapasitesinden oldukça fazla yolcu almasından dolayı kaza gerçekleşmiş olabilir.
  • Kaza sonucunda hasar varsa ve sigorta ettiren kendi yükümlülüklerini yerine getirmediği için hasarda artış olmuş olma ihtimalinde
  • Zararlı maddelerin izin ve önlemler alınmadan taşınması sonucu zarar ortaya çıkmışsa
  • Söz konusu zararın aracın gaspı, çalınması ihtimalinde sigorta ettirenin de çalınma veya gaspta kusurlu sorumluluğu olabilir.
  • Kişinin kazayı ihbar etme yükümlülüğünü yerine getirmemesi, delilleri toplamaması ve ortaya çıkacak zararları önlememe ihtimali olabilir.

İşte bu durumlar somut olayda karşımıza çıkarsa sigorta şirketinin rücu hakkı gündeme gelecektir. Vurgulamamız gerekir ki kazalarda sigorta şirketinin rücu hakkında ispat külfeti sigorta şirketine ait olacaktır. Sigorta şirketi, meydana gelen kazayla bu belirtilen nedenlerin arasında uygun bir illiyet bağı var mı yok mu araştırmalıdır. Rücu hakkının doğabilmesi için sayılan bu nedenlerin kazayla bağlantısının olması gerekmekte ve trafik kazasına da bu hususların sebebiyet vermesi gerekmektir. Sigortacı, illiyet bağının olduğunu gerekirse bilirkişilerin yardımını da alarak kanıtlamalı ve mahkemeye belgelerle sunmalıdır.

Esasında rücunun belirlenmesindeki temel husus; sigortalının kusuru ve ihlalinin  ödenecek tazminat tutarını arttırıp artırmadığının tespit edilmesidir. Günümüzde rücu hakkının en çok karşımıza çıktığı sigorta türü; zorunlu trafik sigortası ve kasko sigortalarıdır. Sigorta şirketi yalnızca sigortalının adına karşı tarafa  karşı rücu hakkını kullanmaz. Sigorta şirketi, rücu hakkını aynı zamanda sigortalı olan kişiye karşı da kullanıp rücu davasını yöneltebilir. Fakat rücu davasının açılamayacağı kişileri de söylemek gerekir. Onlardan biri de  sigortalının aracını kullanan üçüncü kişidir. Kanun ve mevzuat, sigortalının aracını kullanan üçüncü kişiye (şoföre) rücu davasının açılması imkanını vermemiştir. Çünkü sigorta sözleşmesi ve ilişkisi yalnızca sigorta şirketi ve sigorta ettiren arasındadır. Ayrıca Yargıtay’ın kararlarında da  sigortalının aracını kullanan üçüncü kişiye karşı açılmış olan davaların , husumet yokluğu gerekçesiyle reddedildiğini görmekteyiz. Sonuç olarak sigorta şirketi, hasara neden olan kişinin kusuru oranında ve ödediği tazminat doğrultusunda karşı taraftan tahsil talebinde bulunabilecektir.  Her somut olaya göre, her dosyanın içeriğine göre bu rücu oranı elbette değişecektir.

Güvence Hesabının Sorumluluğu

Dünya genelinde ve ülkemizde trafik kazalarındaki artışlar önemli bir boyut kazanmaya başlamaktadır. Bu artışın neticesinde de devletleri yetkili organları vasıtasıyla bir takım önlemler alma zorunluluğu doğmuştur. Bu önlemler en başta trafik kazalarının gerçekleşmesini önleme boyutunda olmakla birlikte ikinci aşamada gerçekleşen trafik kazalarında oluşabilecek maddi ve manevi mağduriyetlerin azaltılması yönünde olmaktadır. Trafik kazalarının önlenmesi konusunda yapılan çalışmalar arasında motorlu taşıt sürücülerini bilinçlendirmek, kitle iletişim araçları sayesinde topluma bilgi aktarımı, ağır cezai yaptırımlar vb. olarak sıralamamız mümkündür. İkinci olarak ise trafik kazaları sonucunda oluşabilecek maddi ve manevi mağduriyetleri önleme konusunda alınan tedbirler karşımıza çıkmaktadır. Bunun en bilindik örneğini olarak sigortaları göstermemiz mümkündür. Özellikle de trafiğe çıkan motorlu araçlar için yaptırılması zorunlu olan zorunlu trafik sigortaları sayesinde bu tür problemlerin çözümü daha mantıklı bir süreç içinde gerçekleşmeye başlamıştır. Zorunlu trafik sigortasi sayesinde, trafik kazasına karışan araçların mağduruna yönelik olarak uğradığı maddi ve manevi zararlar bu sigorta kapsamında değerlendirilerek mağduriyeti giderilmeye çalışılmaktadır. Ancak her zaman trafik kazası sonucu yaşadığımız zararların karşılanması boyutunda sigorta şirketlerinden taleplerde bulunamayabiliriz. Bunun sebepleri olarak kazaya sebebiyet veren aracın tespit edilememesi, zorunlu trafik sigortası yaptırılmadan trafiğe çıkılması, sigorta şirketinin iflas etmesi gibi durumları örnek göstermemiz mümkündür. Bu gibi durumlarda zarar gören muhattap olarak sadece haksız fiile sebebiyet veren tarafla karşı karşıya kalabilmektedir.

Bunun önüne geçilebilmesi ve zarar görenlere kol kanat germek maksadı ile Türkiye Sİgorta ve Reasürans Şirketleri Birliği adı altında eski adı “Garanti Fonu” olan yeni tabiriyle “Güvence Hesabı” müessesesi oluşturulmuştur. Güvence hesabı, kamusal bir niteliğe sahiptir ve ayrı bir tüzel kişiliği bulunmaktadır. Eskiden güvence hesabı sadece zorunlu trafik sigortalarını kapsamaktaydı ancak günümüze bu konu hakkında yapılan düzenlemeler sonucunda güvence hesabının kapsam alanı genişletilmiştir. Bu doğrultuda zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası, tüpgaz zorunlu sorumluluk sigortası, tehlikeli maddeler zorunlu sorumluluk sigortası vb, sigortalar güvence hesabının kapsam alanına dahil edilmiştir.

Güvence Hesabına Başvurulabilecek Haller: Güvence hesabına başvurulabilecek haller kanun koruyucu tarafından düzenleme altına alınmıştır. Bu düzenleme doğrultusunda; sigortalının tespit edilememesi, rizikolunun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde zorunlu sorumluluk sigortasının yaptırılmamış olması, zorunlu sigorta teminat limitleri ile sigorta poliçesinde belirtilen teminat arasında fark olması, sigorta şirketinin mali bünye zaafiyeti sebebiyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi veya iflası, çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada KTK uyarınca işletenin sorumlu tutulamadığı hallerde güvence hesabına başvurulması mümkündür.

Güvence Hesabına Başvurulamayacak Haller: Bu konu ile alakalı olarak her ne kadar ne yeni sigortacılık kanununda ne de güvence hsabı yönetmeliğinde bununla alakalı düzenleme bulunmamaktadır. Ancak günümüzde yürürlükten kaldırılmış olan Karayolları Trafik Garanti Fonu Yönetmeliği’nin 14. Maddesinde bununla alakalı olarak açıklamalar yapılmıştır. Motorsuz araçların neden olduğu zararlar, işletilme halinde bulunmayan motorlu araçların neden olduğu zararlar, manevi zararlar bu yönetmelikten yola çıkarak güvence hesabına başvurulamayacak haller olarak sıralamamız mümkündür.

Trafik Kazası ve Tazminat Davaları

Bir trafik kazası gerçekleştikten sonra zarara uğrayan kişinin maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı doğmaktadır. En az bir motorlu taşıtla gerçekleşmiş olan bir kazada bedeni bir zarar ya da üçüncü bir kişinin evine, malına bir zarar verilmiş ise zarara uğrayan tarafın, zararı gerçekleştiren tarafa açılan bir dava türüdür.            Bu davanın açılmasındaki amaç zarara uğrayan kişilerin uğramış oldukları zararların giderilmesini amaçlamaktadır. Trafik kazasında tazminat davası açan kişi bahsettiğimiz üzere zarara uğrayan kişiler bu tazminat davasını açabilir. Bu zararlar nelerdir kısaca bahsedelim. Trafik kazasında yaralanma meydana gelmişse; burada kişi kendisi zarara uğramış eğer bu zarara uğrayan kişi bir işyerinde çalışıyor ancak bu kaza sebebiyle işini göremeyecek duruma gelmiş ise bu zararının karşılanması için maddi tazminat davası, bu kaza yüzünden kişi psikolojik sıkıntılar, elem, üzüntü yaşıyor ise manevi tazminat davası açarız. Diğer bir durumdan bahsedelim. Trafik kazasında ölüm meydana gelmişse; kaza sonucu ölen kişi, hayattayken bu kişiden destek alan herkes maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ölen kişi hayattayken eşi, çocuğu bunlar yoksa anne ve babası bu kişiden destek alıyorsa maddi ve manevi tazminat davası açabilir, bu kişilerin dava açabilmesi için destek aldıklarını kanıtlamalarına gerek yoktur. Ancak saydığım bu kişiler dışındaki diğer kişilerin destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilmeleri için destek aldıklarını kanıtlamaları gerekmektedir. Üçüncü bir durum ise trafik kazası sonucu ağır bedensel bir zarar meydana gelmişse, yaralanan kişinin yakınları sadece manevi tazminat davası açabilirler. Trafik kazası nedeniyle tazminat davası aracın sürücüsüne, aracın işleteni veya sahibine ya da sigorta şirketine açılabilir. Ancak sigorta şirketine sadece maddi tazminat davası açılabilir. Aracın sahibi aracın üzerinde fiili hakimiyeti bulunmadığını ispatlayabilirse sorumluluktan kurtulur.

Trafik Kazası Tazminat Davasında Zamanaşımı Süresi:

Trafik kazasında dava açma süreleri çok mühimdir. Maddi ve manevi tazminat davalarında davanın ne zaman açılacağı, davanın ne zaman zamanaşımına uğrayacağının bilinmesi çok önemli bir meseledir. Trafik kazasının meydana geldiği an zamanaşımı süresi işlemeye başlamaktadır. Trafik kazalarında uygulanan iki zamanaşımı süresi vardır. Bunlardan hangisi davacının lehine ise o zamanaşımı süresi uygulanır. Zamanaşımı süreleri Esas Zamanaşımı Süresi ve Ceza Zamanaşımı Süresi olmak üzere iki tanedir. Esas Zamanaşımında Trafik kazası sonucu mağdur olan taraf zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıllık bir zamanaşımı süresi vardır. Zarar gören kişi her halde zararın işlenmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı söz konusudur. Ceza Zamanaşımı süresi bir trafik kazası sonucu yaralanma veya ölüm meydana gelmiş ise ortada bir suç varsa ceza kanununda yazılan dava zamanaşımı süresi ne ise maddi ve manevi tazminat davası açmak için süre ile aynıdır. Bahsettiğimiz ceza kanunundaki zamanaşımı süresi geçmiş olsa dahi, o konuyla ilgili ceza davası devam ediyorsa bu ceza davası devam ettiği sürece tazminat davası açılması mümkündür.

Open chat
Whatsappdan mesaj at
Merhaba
Geçmiş Olsun.Size yardımcı olabiliriz.
Hemen Ara