Arama:
Trafik Kazası Tespit Tutanağı

Ülkemizde her geçen gün sayısı hızla artmakta olan trafik kazalarına karşı hem trafik kazalarını önleyebilmek hem de trafik kazaları sonrasındaki süreçleri hızlı bir şekilde çözebilmek adına önemli çalışmalar yürütülmektedir. Trafik kazalarından sonraki süreci mağdurlar tarafından hızlı ve kayıpsız bir şekilde atlatmak oldukça önem kazanmaktadır. Bu çalışmalar doğrultusunda 1 Nisan 2008 tarihinde “ kaza tespit tutanağı” adı verilen sisteme geçiş yapılmıştır. Bu sistem mağdur ve sigorta şirketleri arasında adeta bir köprü görevi görerek özellikle mağdur olan kişinin zararının giderilmesini hızlandıran bir süreç olarak nitelendirebiliriz. Kaza tespit tutanağı, trafik kazalarında maddi hasarlı olarak nitelendirilen kazalarda kullanılır ve kazanın meydana geliş şeklini açıklamaktadır. Bu tutanak, kazaya karışan taraflar tarafından doldurulur ve kaza yerinden ayrılmalarına yardımcı olur. Tutanakta, kazaya karışan sürücülerin bilgileri, araçlardaki hasar alınan yerler ve sürücülerin görüşleri yer alır. Ancak kaza tespit tutanağındaki kusur tespiti mutlak olmayıp tek başına taraflara kusur atfedilmesinde yeterli olmayacaktır. Kusur oranı, sigorta şirketi tarafından yapılan değerlendirme sonucu yüzdelik dilimlerle belirlenir ve bu işlem 3 iş günü içinde sonuçlanır. Trafik kazası tespit tutanakları sadece kasko ve trafik sigortası yaptıran araç sahiplerine verilir ve doldurulan tutanak 5 iş günü içinde sigorta şirketine iletilir. Aşağıdaki şartların oluşması halinde tarafların kendi aralarında kaza tespit tutanağı tutabilecekleri söylenebilir.

  • Kazada maddi hasar bulunması: Kaza tespit tutanağı, maddi hasarlı kazaların tespit edilmesi amacıyla kullanılır. Bu nedenle, kazada maddi hasar bulunmaması durumunda tutanak tutulmaz.
  • Kazada bedensel yaralanma ve ölüm olmaması: Kazada bedensel yaralanma veya ölüm olması halinde, olayın özel bir anlamı vardır ve bu durumlar özel bir resmî sürece tabi tutulur. Bu nedenle, kazada bedensel yaralanma veya ölüm olması durumunda kaza tespit tutanağı tutulmaz.
  • Kazaya karışan sürücülerin tutanak içeriği hakkında anlaşmaya varabilmesi: Kaza tespit tutanağı, kazaya karışan taraflar tarafından doldurulur ve bu nedenle tarafların tutanak içeriği hakkında anlaşmaya varmaları gerekir. Eğer taraflar anlaşamazlarsa, olay resmî olarak tespit edilir ve çözüme ulaşılır.
  • Kazaya karışan tüm araçların geçerli sigortalarının bulunması: Kazada maddi hasar olması halinde, sigorta şirketleri tarafından hasarın ödenmesi için gereklidir. Bu nedenle, kazaya karışan tüm araçların geçerli sigortalarının olması gerekir.
  • Kazaya karışan sürücülerin ehliyet sahibi olması: Sürücülerin ehliyet sahibi olması, sürücülerin trafik kurallarına uygun bir şekilde araç kullandıklarını gösterir. Bu nedenle, kazaya karışan sürücülerin ehliyet sahibi olması gerekir.
  • Sürücülerin kaza anında alkol, keyif verici madde gibi unsurların etkisi altında olmaması: Trafik güvenliği açısından önemlidir ve bu nedenle sürücülerin kaza anında alkol ve keyif verici madde gibi unsurların etkisi altında olmaması gerekmektedir.

Trafik kazaları tespit tutanağı sürücülerden birinin ehliyeti veya ruhsatı olmadığı durumlarda, araçlardan birinin trafik sigortası bulunmadığında, kazada ölüm veya yaralanma varsa, kazaya karışan araçlardan biri kamuya ait ise ve kamu malına zarar verilmiş ise ve sürücüde alkol ve uyuşturucu kullanımına dair şüphe varsa geçerli olmaz. Bu tür durumlarda taraflar kendi aralarında tutanak tutamayacakları için mutlaka olay mahalline ilgili mercilerin (genellikle polis) çağırılması gerekmektedir. Bu tür durumlarda tutanağı tutacak yetkili kimse kazanın gerçekleşmiş olduğu yerin detaylı bir şekilde incelemesini yaparak gerek tarafların beyanı, gerekse görgü tanıklarının beyanları doğrultusunda yolun ve havanın şartları esas alınarak tutanağı hazırlayıp tarafların kusur oranlarını takdiri bir şekilde görüş belirtmek suretiyle tutanağa geçirecektir. Ancak ilgili kimse tutanağa hiçbir şekilde kusur oranlarını sayısal değer belirtmek suretiyle yazamaz (örneğin %50, 75). Yetkilinin yapacağı tek şey 6047 sayılı Karayolları Trafik Kanununa atıfta bulunmak suretiyle taraflardan hangisinin asli hangisinin tali kusurlu olduğunu belirtmek olacaktır.

Karayolları Trafik Kanunu Kapsamında Geçici İş Göremezlik Tazminatı

 Geçici iş göremezlik zararı, bedensel zararlar türü içinde yer alır. Geçici iş göremezlik zararı, bir kişinin bir süre için işine gidememesi ve bu yüzden gelir kaybına uğraması sonucu ortaya çıkan zararı ifade eder. Bu tür bir zarar, bir kaza veya sağlık sorunu gibi bir nedenle ortaya çıkabilir ve bu durumda kişi, işine gidemez ve bu yüzden gelir kaybına uğrar.

Geçici iş göremezlik zararı, bedensel zararlar türü içinde yer alır çünkü bu zarar, bedensel bir nedenle ortaya çıkmıştır. Bedensel zararlar türü, bir kişinin bedenine veya sağlığına zarar vermesi sonucu ortaya çıkan zararları ifade eder. Bu tür zararlar, bir kaza veya sağlık sorunu gibi bir nedenle ortaya çıkabilir ve kişinin bedenine veya sağlığına zarar verir.

 Geçici iş göremezlik tazminatı ise bir kişinin bir kazayı ya da bir sağlık sorununu nedeniyle işine gidememesi sonucu oluşan kazanç kaybını karşılamaya yönelik bir tazminattır. Bu tazminat türü, yasal olarak belirlenmiş bir oran üzerinden hesaplanır ve kazazedenin iş göremezlik süresi boyunca ödenir.

Geçici iş göremezlik tazminatı, bedensel zarar tazminatından farklıdır ve sadece kazanç kaybını karşılamaya yöneliktir. Öte yandan, bedensel zarar tazminatı, kişinin kazada ya da sağlık sorununda yaşadığı fiziksel zararların karşılanması amacıyla verilen bir tazminattır ve bu tazminatın miktarı, zararın derecesine göre belirlenir.

Bu tazminat türleri, yasal olarak ayrı olarak düzenlenmiştir ve hangisi uygulanacağı, olayın niteliğine ve olayda yaşanan zararlara göre belirlenir.

Geçici iş göremezlik tazminatının hukuki niteliği, Türkiye’de yasal olarak düzenlenmiştir. Özelikle İş Kanunu ve Özel Çalışma Sigortaları Yasası gibi yasalar, geçici iş göremezlik tazminatının nasıl hesaplanacağı, ödeneceği ve hangi durumlarda verileceği konularını düzenlemektedir.

Geçici iş göremezlik tazminatı, kişinin iş göremezlik süresi boyunca oluşan kazanç kaybını karşılamak amacıyla verilen bir tazminattır ve  bu tazminat, kişinin iş göremezlik süresi boyunca ödenir ve kazazedenin özel çalışma sigortaları yaptırılmış olması durumunda, sigorta şirketi tarafından ödenir. Özel çalışma sigortaları yaptırılmamışsa, işveren tarafından ödenir.

                      Geçici İş Göremezlik Tazminatının Ortaya Çıkış Halleri:

Bu tazminatın ortaya çıkış halleri aşağıdaki gibi olabilir:

  1. İşyerinde meydana gelen bir kaza: İşyerinde meydana gelen bir kaza sonucu kişinin işine gidememesi durumunda geçici iş göremezlik tazminatı verilebilir.
  2. İşyeri dışında meydana gelen bir kaza: İşyeri dışında meydana gelen bir kaza sonucu kişinin işine gidememesi durumunda geçici iş göremezlik tazminatı verilebilir.
  3. Sağlık sorunları: Bir sağlık sorunu nedeniyle kişinin işine gidememesi durumunda geçici iş göremezlik tazminatı verilebilir.

Geçici iş göremezlik tazminatı, yasal olarak belirlenmiş bir oran üzerinden hesaplanır ve kazazedenin iş göremezlik süresi boyunca ödenir. Bu tazminat, özel çalışma sigortaları yaptırılmışsa sigorta şirketi tarafından, yaptırılmamışsa işveren tarafından ödenir.

                    Geçici İş Göremezlik Tazminatından Sorumluluğun Şartları:

Bu tazminatın verilebilmesi için aşağıdaki şartların yerine getirilmesi gerekir:

  1. İşyeri dışında meydana gelen bir kazada veya sağlık sorununda: Kazazedenin, kaza ya da sağlık sorunundan dolayı işine gidememesi durumunda geçici iş göremezlik tazminatı verilebilir. Bu durumda, kazazedenin işyeri dışında meydana gelen bir kaza sonucu iş göremezliği olması gerekir.
  2. İşyerinde meydana gelen bir kazada: İşyerinde meydana gelen bir kazada, işyerinin güvenlik önlemlerinin yetersiz olması veya işyeri işçisinin güvenlik önlemlerine uymaması nedeniyle meydana gelen bir kaza durumunda, işyeri sorumluluğu taşır ve geçici iş göremezlik tazminatı verilir.

Geçici iş göremezlik tazminatı, yasal olarak belirlenmiş bir oran üzerinden hesaplanır ve kazazedenin iş göremezlik süresi boyunca ödenir. Bu tazminat, özel çalışma sigortaları yaptırılmışsa sigorta şirketi tarafından, yaptırılmamışsa işveren tarafından ödenir.

Geçici iş göremezlik tazminatında sağlık hizmet bedeli yönünden bir ödeme yapılmaz, çünkü geçici iş göremezlik tazminatı, bir kişinin bir süre için işine gidememesi ve bu yüzden gelir kaybına uğraması sonucu ortaya çıkan zararı karşılar. Sağlık hizmet bedeli, bir kişinin sağlık sorunlarını çözmek için yaptığı ödemelerdir ve bu ödemeler, geçici iş göremezlik tazminatı kapsamında karşılanmaz. Geçici iş göremezlik tazminatı, zarar görenin uğradığı kazanç kaybını karşılamak için verilir ve bu nedenle, sağlık hizmet bedeli yönünden bir ödeme yapılmaz.

Söz konusu bu tazminat, genellikle sigorta şirketleri tarafından ödenir ve sigorta poliçesi kapsamında yer alan bir hizmettir.

Sigorta şirketlerinin geçici iş göremezlik tazminatı yönünden sorumluluğunun belirlenmesi, sigorta poliçesi koşullarına göre değişiklik gösterir. Bu nedenle, geçici iş göremezlik tazminatının ne zaman ve hangi koşullar altında ödeneceği konusunda sigorta poliçesi incelenmelidir.

Genellikle, sigorta poliçesi kapsamında yer alan bir kişinin geçici iş göremezlik tazminatı alabilmesi için aşağıdaki koşulların bir veya daha fazlasının yerine getirilmesi gerekir:

  • Sigorta poliçesi çerçevesinde geçici iş göremezlik tazminatı hizmeti yer almalıdır.
  • Sigorta poliçesi çerçevesinde belirlenen prim ödemesi yapılmış olmalıdır.
  • Sigorta poliçesi kapsamında yer alan bir kişinin geçici iş göremezliğe sebep olan nedenin (kaza, hastalık gibi) sigorta poliçesi koşullarına uygun olması gerekir.

Sigorta poliçesi koşullarının yerine getirilmesi durumunda, sigorta şirketi geçici iş göremezlik tazminatı ödemekle yükümlüdür. Bu tazminat, genellikle sigortalının özel sağlık sigortası poliçesi çerçevesinde yapılan sağlık hizmetlerine (tedavi giderleri, ameliyat giderleri gibi) karşılık olarak ödenir.

Geçici iş göremezlik tazminatı miktarı, sigorta poliçesi koşullarına göre değişiklik gösterir. Bu nedenle, geçici iş göremezlik tazminatı miktarını öğrenmek için sigorta poliçesine veya sigorta şirketine danışmak gerekir.

Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu, bir kişinin trafikte güvenliği tehlikeye sokan bir davranış sergilemesi sonucu ortaya çıkan bir suçtur. Bu suça örnek olarak, trafikte hız sınırını aşmak, trafik ışıklarına uymamak, trafik işaretlerine uymamak, başka bir araç veya yaya üzerinde geçiş yapmak, trafikte alkol veya uyuşturucu etkisi altında olmak gibi davranışlar verilebilir. Bu suçun cezası, yasa gereği belirli bir para cezası veya hapis cezası ile cezalandırılabilir. Bahsedeceğimiz trafik güvenliğini kasten tehlikeye düşürme suçu TCK m.179’da düzenlenmiştir. Maddeye göre, “Trafik güvenliğini kasten tehlikeye düşürme suçu, bir yol kullanımının veya bir taşıtın kullanımının güvenliğini kasten tehlikeye düşürme suçudur. Bu suçun işlenmesi halinde, cezalandırılacak olan kişi hakkında bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası uygulanır.” Bu suçun işlendiği durumlarda, kişi hakkında ciddi cezalar uygulanabilir ve trafik güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi sonucu ortaya çıkabilecek kaza ve yaralanmaların sorumluluğu da bu kişiye ait olabilir. Bu nedenle, trafik güvenliğini kasten tehlikeye düşürme suçunu işlemekten kaçınılması önemlidir.

     Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun unsurları ise şunlardır:

  1. Trafik güvenliğini tehlikeye düşürme eylemi: Bu eylem, sürücülerin ve yaya/bisiklet kullanıcılarının trafikte güvende olmalarını tehlikeye atacak şekilde davranışlarda bulunmaktır. Örneğin, yüksek hızda sürüş, geçiş yasağını ihlal etme, trafik lambalarına uymamama veya trafik işaretlerine uymamama gibi davranışlar bu eylemi içerebilir.
  2. Kendini ve/veya diğerlerinin güvenliğini tehlikeye atma: Bu unsurda, sürücünün kendi ya da diğerlerinin fiziksel güvenliğini tehlikeye atacak şekilde davranışlar sergilemesi önemlidir. Örneğin, sürücünün içki içerek veya uyuşturucu kullanarak sürüş yapması, diğer sürücüler ve yaya/bisiklet kullanıcılarının güvenliğini tehlikeye atar.
  3. Önceden planlanmış bir davranış: Bu unsurda, sürücünün trafik güvenliğini tehlikeye düşürme eylemini önceden planlamış olması gerekir. Bu, sürücünün bilinçli bir şekilde trafik kurallarını ihlal ettiği ve bu eylemini önceden düşündüğü anlamına gelir.
  4. Sonuçlarının olumsuz olması: Bu unsurda, sürücünün trafik güvenliğini tehlikeye düşürme eyleminin bir ya da birden fazla kişinin yaralanmasına veya ölümüne neden olması gerekir. Bu, sürücünün eyleminin birinci derecede trafik güvenliğini tehlikeye düşürdüğü anlamına gelir.

Formun Üstü

Söz konusu suç somut tehlike suçudur ve failin ceza alabilmesi için suçun unsurları oluşmalı ve somut bir tehlike doğmalıdır. TCK md. 179’da düzenlenen trafik güvenliğini kasten tehlikeye atma suçunun maddi unsurlarını sayacak olursak şu şekildedir:

  1.   Kişinin, bir araç kullanırken ya da bir araçla iletişim kurarken bir yol kullanımına ya da bir yol veya yol araçlarının kullanımına ilişkin kuralları önemsemeyip bu kuralları açıkça ihlal etmesi.
  2. Kişinin, bu ihlal sonucu bir yol veya yol araçlarının kullanımı sırasında bir başka kişinin ya da bir yol veya yol araçlarının zarar görmesine neden olması.
  3. Kişinin, bu ihlal sonucu bir başka kişinin ölümüne neden olması.
  4. Kişinin, bu ihlal sonucu bir başka kişinin malvarlığını zarara uğratması.
  5. Kişinin, bu ihlal sonucu bir yol veya yol araçlarının kullanımının önünde bir engele neden olması.
  6. Kişinin, bu ihlal sonucu bir yol veya yol araçlarının kullanımının önünde bir tehlike yaratması.
  7. Kişinin, bu ihlal sonucu bir yol veya yol araçlarının kullanımı sırasında bir başka kişinin güvenliğini tehlikeye atması.
  8. Kişinin, bu ihlal sonucu bir yol veya yol araçlarının kullanımı sırasında bir başka kişinin yaşamını tehlikeye atması.

Bahsettiğimiz gibi trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu, trafikte güvenliği tehlikeye düşüren bir davranışın yapılması durumunda uygulanan bir suçtur. Bu suç, trafikte güvenliği tehlikeye düşüren bir davranışın yapılması durumunda, gözaltına alınıp tutukluluk haline gelebilir. Örneğin, aşırı hız yapmak, alkol ya da uyuşturucu kullanmak, trafik kurallarını ihlal etmek gibi davranışlar trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu olarak kabul edilebilir.

Gözaltına alınıp tutukluluk haline gelme olasılığı, suçun ciddiyetine göre değişebilir. Örneğin, bir kazada yaralanan ya da ölen bir kişi olması durumunda, suçun ciddiyeti daha fazla olacağı için gözaltı ve tutukluluk olasılığı da daha yüksek olacaktır.

Bu suçun önlenmesi için, trafikte güvenliği tehlikeye düşüren davranışlardan kaçınılması gerekmektedir. Ayrıca, trafikte güvenliğini tehlikeye düşüren bir davranış yaptıysanız, cezaevine girmek yerine trafik güvenliği eğitimi almayı tercih edebilirsiniz. Böylece, trafikte güvenliğini tehlikeye düşüren davranışların önüne geçilebilir ve trafikte daha güvenli bir ortam sağlanabilir.

Trafik Kazalarında Tahkim Süreci

Sigortacılık Kanunu’nun 5684 sayılı kanunu, Türkiye’de sigorta hukukundaki tahkim sistemini ilk kez düzenlemiştir. Bu sistem, sigortalılar ve sigortacılık yapan örgütler arasındaki anlaşmazlıkların hızlı, adil, basit ve maliyet etkin bir yolla çözülmesini amaçlamaktadır. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik ve Sigorta Tahkim Usûlü ve Sigorta Hakemlerine İlişkin Tebliğ gibi yönetmelikler ve tebliğler tahkim ile ilgili olarak Türkiye’de yürürlüktedir. Bu tahkim sistemi, sigortalıların hak kayıplarını önlemeyi amaçlamakta ve bu nedenle sigorta sistemine olan güven artmaktadır. Tahkim sistemine yapılan başvurular her geçen gün artmaktadır ve bu sistemin, Türk sigorta hukukundaki amacına ulaştığına inanılmaktadır. Sigorta hukukunda tahkim, sigortalılar ve sigortacılık yapan örgütler arasındaki sigorta sözleşmesi veya hesap uyuşmazlıklarının çözümü için kullanılan bir yol olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi gereğince sigorta sözleşmesi, bir sigorta şirketi ile sigorta ettirenin karşılıklı anlaşmasıdır. Sigorta sözleşmesi, bir rizikonun meydana geldiği tarihte para ile ölçülebilir bir menfaati zarara uğratması halinde sigorta şirketinin bu zararı tazmin etmeyi ya da diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir. Tahkim yolu, güvence Hesabı’ndan faydalanan kişiler ile Hesap arasındaki uyuşmazlıklarda da kullanılabilir. Güvence Hesabı, zorunlu sigortaların sağladığı güvencelerle ilgili bir kurumdur ve zarar görenin uğrayacağı zararları karşılamak için kurulmuştur. Sigorta Tahkim Komisyonu, Sigorta Tahkim Komisyonu Başkanlığı ve diğer çalışanlarından oluşan bir kuruluştur. Komisyon Başkanlığı, Müsteşarlık temsilcisi, iki Birlik temsilcisi, tüketici derneği temsilcisi ve Müsteşarlıkça belirlenen bir akademisyen hukukçu temsilcisinin katılımıyla oluşur. Komisyonun görevleri arasında Birliğe sunulacak olan Komisyonun bütçesinin hazırlanması, tahkim sisteminin adil, tarafsız ve etkin bir şekilde işlemesi için gerekli önlemlerin alınması, yıllık rapor hazırlanarak Birliğe ve Müsteşarlığa gönderilmesi, bilgi işlem alt yapısının hazırlanması ve kanunlarla kendisine verilen diğer görevler yer almaktadır. Sigortacılık yapan kuruluşla uyuşmazlık yaşayan kişiler, uyuşmazlıklarının çözülmesi için Komisyona başvurmalıdır. Komisyon, hakem listesinden seçeceği hakemler aracılığıyla uyuşmazlıkları çözmeye çalışır. Komisyon hakemleri sekreteryal destek veren kurum olarak da nitelendirilir. Komisyona başvuru yapılabilmesi için, uyuşmazlık konusu riziko, sigorta kuruluşunun tahkim sistemine üye olduğu tarihten sonra meydana gelmiş olması gerekir. Üyelik tarihinden önce meydana gelen rizikolara ilişkin başvurular, Komisyon tarafından dikkate alınmaz. Komisyona başvuru yapılırken, başvuru ücreti ödenir. Bu ücret, uyuşmazlık miktarına göre değişiklik gösterir:

  • 5.000 TL ve altındaki uyuşmazlıklarda, başvuru ücreti 150 TL’dir.
  • 5.001-10.000 TL arası uyuşmazlıklarda, başvuru ücreti 350 TL’dir.
  • 10.001-30.000 TL arası uyuşmazlıklarda, başvuru ücreti 500 TL’dir.
  • 30.001 TL ve üzerindeki uyuşmazlıklarda, başvuru ücreti uyuşmazlık tutarının %1,5’idir.

Tahkime konu olan uyuşmazlıklarda, taraflar aksini kararlaştırmamışlarsa, hakem tarafından Türk maddi hukuk hükümleri uygulanacaktır. Ancak taraflar aksini kararlaştırmış olsa dahi kanundaki emredici hükümler hakem tarafından tatbik edilecektir . Hakemler, verilen dosya ve evraklar üzerinden karar verirler. Ancak hakemlerin duruşma yapmalarına da bir engel yoktur. Uygulamada genellikle duruşma yapılır. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16. maddesinin 12. fıkrasına göre, hakem veya hakem kurulu, hukuk dışında özel veya teknik bilgi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine veya kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verebilir. Bilirkişiler, Komisyon Müdürü tarafından Müsteşarlıkça belirlenen esaslar çerçevesinde oluşturulan bilirkişi listesinden seçilir.

ARAÇ DEĞER KAYBI HESAPLAMALARI

Günümüzde döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve enflasyon etkisi ile birlikte araç piyasasında azımsanmayacak derecede bir artış meydana gelmiştir. Bu artışa bağlı olarak trafik kazaları sonucu meydana gelen zararlarımız ve sonrasında bu zararların tazmini için açacağımız değer kaybı davaları daha da önemli bir hale gelmektedir. Özellikle değer kaybı konusu oldukça tartışılan ve neticelerinden pek memnun olunmayan hukuki sonuçlar doğurabilmektedir. Bunun nedenleri olarak araç piyasasındaki dinamizm ve fiyat konusundaki istikrarsızlık gösterilebilir. Araç değer kaybı davalarında 9 Ekim 2020 tarihine kadar uygulanan formül doğrultusunda, kaza sonrasında araçta plastik tampon onarımları, cam, lastik, hava yastığı, elektrik, elektronik gibi onarımlar değer kaybı kapsamında değerlendirilmiyordu ayrıca 165 bin üzeri kilometreye sahip araçlar değer kaybı kapsamında değerlendirilmiyordu. Anayasa Mahkemesi’nin 2019/40 esas 2020/40 karar sayılı kararında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. Ve 92. maddelerinde geçen “Genel Şartlar” ifadesi iptal edilmiştir. Yani Anayasa Mahkemesi 9 Ekim 2020 tarihinde vermiş olduğu karar doğrultusunda değer kaybı hesaplama formülünü kaldırmıştır. Artık yukarıda belirtmiş olduğumuz plastik tampon onarımları, cam, lastik, elektronik gibi onarımlar artık değer kaybı kapsamında değerlendirilmeye başlanmıştır. Bununla birlikte artık araç değer kaybı hesaplamalarında 165.000 km sınırı kaldırılmıştır.

Araç Değer Kaybı Şartları:

– Çift Taraflı Kaza Olması: Araç deger kaybından faydalanabilmemiz için söz konusu kazanın birden fazla araç ile gerçekleşmesi gerekmektedir. Ağaca çarpma, duvara sürtme gibi durumlarda değer kaybından söz etmemiz mümkün değildir.

Kazada %100 Kusurlu Olunmaması: Söz konusu kazada tek kusurlu taraf tamamen sizseniz değer kaybından faydalanmanız mümkün değildir. Hiç kusurunuzun olmadığı veya kısmi kusurunuzun bulunduğu hallerde talep edebilirsiniz.

Parçaların Daha Önce Başka Bir Kaza Nedeniyle Onarılmamış Olması: Daha öncesinde karışılan başka bir kaza neticesinde tamir gören bir parça karışılan yeni bir kazada değer kaybı kapsamında değerlendirilemez.

-Kazada Araçta Bir Hasar Oluşması ve Onarılması: Söz konusu kazadan dolayı araçta bir hasarın oluşması ve bu hasarın onarılması gerekmektedir. Kaza sonucunda bir hasarın oluşmadığı durumlardan değer kaybından söz edemeyiz.

Araç Değer Kaybını Etkileyen Durumlar: Araç değer kaybı talebinde bulunabilmemiz bazı şartlara bağlandığı gibi söz konusu değer kaybı talebinden ne ölçüde faydanabileceğimiz konusunda da açıklanması gereken belli başlı durumlar mevcuttur. Bunlardan ilki ağır hasarlı araçlarla ilgilidir. Ağır hasar kayıtlı araçların karıştığı trafik kazalarında bu araçla ilgili olarak herhangi bir değer kaybı talebinde bulunamayız. Bir diğer husus aracın marka, model ve yaşı ile ilgilidir. Aracın yaşı ne kadar küçük ve marka ve modeli ne kadar değerli olursa değer kaybı miktarı da o derece yüksek olacaktır.

ARAÇ DEĞER KAYBI DENKLEMİ

Total Değer Kaybı =   Baz Değer Kaybı * Hasar Boyutu Katsayısı * Aracın Kullanılmışlık Düzeyi

Baz Değer Kaybı = Aracın Rayiç Değeri *  %19

KodHasar BoyutuKatsayı
A1Büyük Hasar0.90
A2Orta Hasar0.75
A3Küçük Hasar0.50
A4Basit Hasar0.25
Kullanılmışlık Düzeyi (Km)Katsayı
0 – 14.9990.90
15.000 – 29.9990.80
30.000 – 44.9990.60
45.000 – 59.9990.40
60.000 – 74.9990.30
75.000 – 149.9990.20
150.000 ve üzeri0.10

Hasar Büyüklüğü Tanımları

KodPiyasa Değeri0 – 75.000 TLPiyasa Değeri75.001-150.000 TLPiyasa Değeri150.001-300.000 TLPiyasa Değeri 300.001 TL Araç ve Üzeri Araçlar
A1%25.01 ve üzeri%20.01 ve üzeri%20.01 ve üzeri%20.01 ve üzeri
A2%15.01-%25%12.01-%20%10.01 -%20%8.01 -%20
A3%5.01-%15%4,01-%12%3.01-%10%2,01-%8
A4% 5’e kadar%4’e kadar%3’e kadar%2’e kadar
Sigorta Şirketinin Sigortalıya Rücu Hakkı

  İlk olarak sigorta şirketinin esas yükümlülüğü,  rizikoyu taşıma yükümlülüğüdür. Korunması kararlaştırılan bir menfaat ile alakalı bir tehlike gerçekleşirse sigorta şirketinin sorumluluğu doğacaktır. Sigorta sözleşmesinde de sigortacının hangi durum ve şartlarda sorumlu olacağı elbette belirlenmelidir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları trafik kazalarında sigorta şirketinin bazı durumlarda sigortalıya rücu hakkının olabileceğini söylemiştir. Rücu konusu özellikle sigorta hukuku alanında önem taşır, zira sorumluluk hususunda çok önemli etkileri vardır. Sigorta şirketinin sahip olduğu rücu imkanı, kazada kusurlu olan karşı taraftan sigortalıya ödediği tazminatı talep edebilmesini sağlar. Yani halefiyet ilkesi gereğince sigorta şirketi ödediği zararı zarar verenden tahsil edebilir, 3. bir kişiye rücu edebilir ve ödediği parayı tarafına ödenmesini talep edebilir. Ancak söz konusu rücu imkanının doğması için belli şartların sağlanması gerekir. Bu şartlar şunlardır;

  • Belli bir tazminatın ödenmesinin gerekli olduğu söz konusu olaydan sorumlu olan kişilerin ağır kusuru veyahut kasıtlı hareketleri olmalı ve bunun neticesinde zarar ortaya çıkmalıdır.
  • Kazaya sebep olan sürücünün ehliyetsiz veya ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş biri olabilir.
  • Kazaya neden olan sürücünün mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü olması veya uyuşturucu kullanmış olması ihtimali olabilir.
  • Bazı araçların yolcu taşımaya ruhsatı olmadan veya kapasitesinden oldukça fazla yolcu almasından dolayı kaza gerçekleşmiş olabilir.
  • Kaza sonucunda hasar varsa ve sigorta ettiren kendi yükümlülüklerini yerine getirmediği için hasarda artış olmuş olma ihtimalinde
  • Zararlı maddelerin izin ve önlemler alınmadan taşınması sonucu zarar ortaya çıkmışsa
  • Söz konusu zararın aracın gaspı, çalınması ihtimalinde sigorta ettirenin de çalınma veya gaspta kusurlu sorumluluğu olabilir.
  • Kişinin kazayı ihbar etme yükümlülüğünü yerine getirmemesi, delilleri toplamaması ve ortaya çıkacak zararları önlememe ihtimali olabilir.

İşte bu durumlar somut olayda karşımıza çıkarsa sigorta şirketinin rücu hakkı gündeme gelecektir. Vurgulamamız gerekir ki kazalarda sigorta şirketinin rücu hakkında ispat külfeti sigorta şirketine ait olacaktır. Sigorta şirketi, meydana gelen kazayla bu belirtilen nedenlerin arasında uygun bir illiyet bağı var mı yok mu araştırmalıdır. Rücu hakkının doğabilmesi için sayılan bu nedenlerin kazayla bağlantısının olması gerekmekte ve trafik kazasına da bu hususların sebebiyet vermesi gerekmektir. Sigortacı, illiyet bağının olduğunu gerekirse bilirkişilerin yardımını da alarak kanıtlamalı ve mahkemeye belgelerle sunmalıdır.

Esasında rücunun belirlenmesindeki temel husus; sigortalının kusuru ve ihlalinin  ödenecek tazminat tutarını arttırıp artırmadığının tespit edilmesidir. Günümüzde rücu hakkının en çok karşımıza çıktığı sigorta türü; zorunlu trafik sigortası ve kasko sigortalarıdır. Sigorta şirketi yalnızca sigortalının adına karşı tarafa  karşı rücu hakkını kullanmaz. Sigorta şirketi, rücu hakkını aynı zamanda sigortalı olan kişiye karşı da kullanıp rücu davasını yöneltebilir. Fakat rücu davasının açılamayacağı kişileri de söylemek gerekir. Onlardan biri de  sigortalının aracını kullanan üçüncü kişidir. Kanun ve mevzuat, sigortalının aracını kullanan üçüncü kişiye (şoföre) rücu davasının açılması imkanını vermemiştir. Çünkü sigorta sözleşmesi ve ilişkisi yalnızca sigorta şirketi ve sigorta ettiren arasındadır. Ayrıca Yargıtay’ın kararlarında da  sigortalının aracını kullanan üçüncü kişiye karşı açılmış olan davaların , husumet yokluğu gerekçesiyle reddedildiğini görmekteyiz. Sonuç olarak sigorta şirketi, hasara neden olan kişinin kusuru oranında ve ödediği tazminat doğrultusunda karşı taraftan tahsil talebinde bulunabilecektir.  Her somut olaya göre, her dosyanın içeriğine göre bu rücu oranı elbette değişecektir.

Güvence Hesabının Sorumluluğu

Dünya genelinde ve ülkemizde trafik kazalarındaki artışlar önemli bir boyut kazanmaya başlamaktadır. Bu artışın neticesinde de devletleri yetkili organları vasıtasıyla bir takım önlemler alma zorunluluğu doğmuştur. Bu önlemler en başta trafik kazalarının gerçekleşmesini önleme boyutunda olmakla birlikte ikinci aşamada gerçekleşen trafik kazalarında oluşabilecek maddi ve manevi mağduriyetlerin azaltılması yönünde olmaktadır. Trafik kazalarının önlenmesi konusunda yapılan çalışmalar arasında motorlu taşıt sürücülerini bilinçlendirmek, kitle iletişim araçları sayesinde topluma bilgi aktarımı, ağır cezai yaptırımlar vb. olarak sıralamamız mümkündür. İkinci olarak ise trafik kazaları sonucunda oluşabilecek maddi ve manevi mağduriyetleri önleme konusunda alınan tedbirler karşımıza çıkmaktadır. Bunun en bilindik örneğini olarak sigortaları göstermemiz mümkündür. Özellikle de trafiğe çıkan motorlu araçlar için yaptırılması zorunlu olan zorunlu trafik sigortaları sayesinde bu tür problemlerin çözümü daha mantıklı bir süreç içinde gerçekleşmeye başlamıştır. Zorunlu trafik sigortasi sayesinde, trafik kazasına karışan araçların mağduruna yönelik olarak uğradığı maddi ve manevi zararlar bu sigorta kapsamında değerlendirilerek mağduriyeti giderilmeye çalışılmaktadır. Ancak her zaman trafik kazası sonucu yaşadığımız zararların karşılanması boyutunda sigorta şirketlerinden taleplerde bulunamayabiliriz. Bunun sebepleri olarak kazaya sebebiyet veren aracın tespit edilememesi, zorunlu trafik sigortası yaptırılmadan trafiğe çıkılması, sigorta şirketinin iflas etmesi gibi durumları örnek göstermemiz mümkündür. Bu gibi durumlarda zarar gören muhattap olarak sadece haksız fiile sebebiyet veren tarafla karşı karşıya kalabilmektedir.

Bunun önüne geçilebilmesi ve zarar görenlere kol kanat germek maksadı ile Türkiye Sİgorta ve Reasürans Şirketleri Birliği adı altında eski adı “Garanti Fonu” olan yeni tabiriyle “Güvence Hesabı” müessesesi oluşturulmuştur. Güvence hesabı, kamusal bir niteliğe sahiptir ve ayrı bir tüzel kişiliği bulunmaktadır. Eskiden güvence hesabı sadece zorunlu trafik sigortalarını kapsamaktaydı ancak günümüze bu konu hakkında yapılan düzenlemeler sonucunda güvence hesabının kapsam alanı genişletilmiştir. Bu doğrultuda zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası, tüpgaz zorunlu sorumluluk sigortası, tehlikeli maddeler zorunlu sorumluluk sigortası vb, sigortalar güvence hesabının kapsam alanına dahil edilmiştir.

Güvence Hesabına Başvurulabilecek Haller: Güvence hesabına başvurulabilecek haller kanun koruyucu tarafından düzenleme altına alınmıştır. Bu düzenleme doğrultusunda; sigortalının tespit edilememesi, rizikolunun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dahilinde zorunlu sorumluluk sigortasının yaptırılmamış olması, zorunlu sigorta teminat limitleri ile sigorta poliçesinde belirtilen teminat arasında fark olması, sigorta şirketinin mali bünye zaafiyeti sebebiyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi veya iflası, çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada KTK uyarınca işletenin sorumlu tutulamadığı hallerde güvence hesabına başvurulması mümkündür.

Güvence Hesabına Başvurulamayacak Haller: Bu konu ile alakalı olarak her ne kadar ne yeni sigortacılık kanununda ne de güvence hsabı yönetmeliğinde bununla alakalı düzenleme bulunmamaktadır. Ancak günümüzde yürürlükten kaldırılmış olan Karayolları Trafik Garanti Fonu Yönetmeliği’nin 14. Maddesinde bununla alakalı olarak açıklamalar yapılmıştır. Motorsuz araçların neden olduğu zararlar, işletilme halinde bulunmayan motorlu araçların neden olduğu zararlar, manevi zararlar bu yönetmelikten yola çıkarak güvence hesabına başvurulamayacak haller olarak sıralamamız mümkündür.

Trafik Kazası ve Tazminat Davaları

Bir trafik kazası gerçekleştikten sonra zarara uğrayan kişinin maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı doğmaktadır. En az bir motorlu taşıtla gerçekleşmiş olan bir kazada bedeni bir zarar ya da üçüncü bir kişinin evine, malına bir zarar verilmiş ise zarara uğrayan tarafın, zararı gerçekleştiren tarafa açılan bir dava türüdür.            Bu davanın açılmasındaki amaç zarara uğrayan kişilerin uğramış oldukları zararların giderilmesini amaçlamaktadır. Trafik kazasında tazminat davası açan kişi bahsettiğimiz üzere zarara uğrayan kişiler bu tazminat davasını açabilir. Bu zararlar nelerdir kısaca bahsedelim. Trafik kazasında yaralanma meydana gelmişse; burada kişi kendisi zarara uğramış eğer bu zarara uğrayan kişi bir işyerinde çalışıyor ancak bu kaza sebebiyle işini göremeyecek duruma gelmiş ise bu zararının karşılanması için maddi tazminat davası, bu kaza yüzünden kişi psikolojik sıkıntılar, elem, üzüntü yaşıyor ise manevi tazminat davası açarız. Diğer bir durumdan bahsedelim. Trafik kazasında ölüm meydana gelmişse; kaza sonucu ölen kişi, hayattayken bu kişiden destek alan herkes maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ölen kişi hayattayken eşi, çocuğu bunlar yoksa anne ve babası bu kişiden destek alıyorsa maddi ve manevi tazminat davası açabilir, bu kişilerin dava açabilmesi için destek aldıklarını kanıtlamalarına gerek yoktur. Ancak saydığım bu kişiler dışındaki diğer kişilerin destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilmeleri için destek aldıklarını kanıtlamaları gerekmektedir. Üçüncü bir durum ise trafik kazası sonucu ağır bedensel bir zarar meydana gelmişse, yaralanan kişinin yakınları sadece manevi tazminat davası açabilirler. Trafik kazası nedeniyle tazminat davası aracın sürücüsüne, aracın işleteni veya sahibine ya da sigorta şirketine açılabilir. Ancak sigorta şirketine sadece maddi tazminat davası açılabilir. Aracın sahibi aracın üzerinde fiili hakimiyeti bulunmadığını ispatlayabilirse sorumluluktan kurtulur.

Trafik Kazası Tazminat Davasında Zamanaşımı Süresi:

Trafik kazasında dava açma süreleri çok mühimdir. Maddi ve manevi tazminat davalarında davanın ne zaman açılacağı, davanın ne zaman zamanaşımına uğrayacağının bilinmesi çok önemli bir meseledir. Trafik kazasının meydana geldiği an zamanaşımı süresi işlemeye başlamaktadır. Trafik kazalarında uygulanan iki zamanaşımı süresi vardır. Bunlardan hangisi davacının lehine ise o zamanaşımı süresi uygulanır. Zamanaşımı süreleri Esas Zamanaşımı Süresi ve Ceza Zamanaşımı Süresi olmak üzere iki tanedir. Esas Zamanaşımında Trafik kazası sonucu mağdur olan taraf zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 2 yıllık bir zamanaşımı süresi vardır. Zarar gören kişi her halde zararın işlenmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı söz konusudur. Ceza Zamanaşımı süresi bir trafik kazası sonucu yaralanma veya ölüm meydana gelmiş ise ortada bir suç varsa ceza kanununda yazılan dava zamanaşımı süresi ne ise maddi ve manevi tazminat davası açmak için süre ile aynıdır. Bahsettiğimiz ceza kanunundaki zamanaşımı süresi geçmiş olsa dahi, o konuyla ilgili ceza davası devam ediyorsa bu ceza davası devam ettiği sürece tazminat davası açılması mümkündür.

Hasar Farkı Tazminatı

Hasar Farkı Tazminatı ne demektir?

 Trafik kazaları neticesinde oluşan zararlarda, doğal olarak sigorta şirketinin sorumluluğu ortaya çıkacaktır. Sigorta şirketi, hasara uğrayan aracın eski hâline getirilebilmesi için tazminat ödeyebileceği gibi aynen tazmin yöntemine yönelerek onarım yapan bir servisle de anlaşabilecektir. Meydana gelen işte bu hasarın onarım bedeline ‘Hasar Tazminatı’ derken hasar farkı tazminatı ise onarımın yapılış şekline göre ortaya çıkan farktan kaynaklanan bir kavramdır.

Hasar Farkı Tazminatı şartları nelerdir ve tazminat davası kime açılmalıdır?

 İlk olarak sigorta şirketinin anlaştığı servisin,  artık aracın onarımını yapacak ve onarılmış bir şekilde ilgili şahsa teslim etmekle yükümlü olacağını vurgulamalıyız. Çünkü anlaşmalı olan servis, teknik zararları giderecek olan esas muhatabımızdır. Esasında ‘hasar farkı tazminatı’ da söz konusu bu teknik zararların giderilmesi ile onarım giderlerine ilişkin bir kavram olarak gündeme gelmiştir. Bazı durumlarda bu servisler, değiştirilmesi gereken bir parça için onarım yapmış olabileceği gibi orijinal parçayla değiştirilmesi gereken bir parçanın aynı kalitede olmayan parçalarla değiştirmiş olabilmektedir. Veyahut buna benzer başka durumlarla karşılaşmamız hayat akışında olağan bir durumdur. Yani hasarın onarımında orijinal parçalar yerine yan sanayi parçaların kullanılmasıyla hesaplanan onarım bedeliyle, orijinal parçalarla yapılan onarım bedeli arasındaki farka da hukukumuzda ‘Hasar Farkı’ denmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın ‘Tazminat ve Giderlerin Ödenmesi’ başlıklı B.2. maddesindeki hüküm, hasar gören parçanın değişimi ile ilgilidir. Sözünü ettiğimiz maddede, onarımın ilk aşamasında orijinal parçayla değişimini öncelenmiş ancak orijinal parça bulunamazsa ömrünü tamamlamış araçlardan elde edilen orijinal parça ile değişim yapılacağı belirtilmiştir. Fakat uygulamada yan sanayi olarak anılan parçalarla değişimin yapıldığı görülmektedir. Eğer bu durumla karşı karşıya kalınırsa, takılması gereken ile takılan parçaların arasında oluşan bedel farkının talep edilmesi gerekecektir.  Hasar farkı tazminatının talep edilebilmesi için ise bazı şartları vardır; İlk olarak hasar gören parça orijinal olmalıdır. Araç daha önce aynı bölgeden hasar almamış olmalıdır. Onarımın muadil, yan sanayi parçalarla yapılmış olması gerekecektir. Ve kaza tarihinden itibaren iki yıl geçmediyse hasar farkı tazminatı başvuru hakkını şahıs kazanır. Bu tazminat davasının ise aracı onarım yaptırılan sigorta şirketine karşı yöneltilmesi gerekir. Çünkü onarım kararını veren, sigorta şirketidir.

Peki, hasar farkını nasıl tespit edeceğiz nasıl talep edeceğiz?

  Hasar farkını alabilmek için eksper raporu  incelenmeli ve hasar farkının varlığı öncelikle tespit edilmelidir. Tespit edilen hesap farkını talep edeceğimiz sigorta şirketi ise bazen sorumluluktan kurtulmak ister. Aracın onarımı için önceden ‘mutabakatla onarım’ adında bir mutabakat tarafa imzalatıldığı için bunu öne sürerek sorumlu olmadığını iddia edebilir. Ancak belirtmeliyiz ki bu belgenin hiçbir yasal geçerliliği yoktur. Karayolları Trafik Kanunu’nda 111. Maddesinde belirtildiği üzere hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersiz olacaktır. Zaten sigorta şirketi anlaşmalı servise bu görevi verip bir daha bu olayla ilgilenmemezlik yapamaz. Çünkü sigorta şirketleri, verilen onarım hizmetinin yasaya, mevzuata uygun olup olmadığını her daim  incelemeli ve araştırmalıdır. Aynı zamanda sigorta şirketinin önemli bir diğer sorumluluğu da, onarım işinin tarafların haklarını ihlal edip etmediğini kontrol etmektir.  Eğer hak ihlalinin olduğu tespit ve ispat edilirse, sigorta şirketinden anlattığımız üzere ‘hasar farkı bedeli’ talep edilebileceği gibi ‘uygun parçanın takılması’ da talep edilebilecektir.

Trafik Kazalarında Cezai Sorumluluk

Trafiğe çıkan motorlu araçların sayısının artmasına bağlı olarak trafik kazalarında ciddi artışlar meydana gelmektedir. Bu artışların doğal bir sonucu olarak da trafik kazaları sonucunda ortaya çıkan yaralanma ve ölüm durumlarında da ciddi bir artış göze çarpmaktadır. Bu artış devam ettiği takdirde bir gün bizimde bir trafik kazası mağduru veya faili olmamız kaçınılmaz bir son gibi gözükmektedir. Bunun içinde bu tür durumlarda ne yapılması gerektiği ile alakalı olarak, haklarımızın ne olduğunu iyi bir şekilde kavramamız bizim için faydalı olacaktır. Trafik kazaları halinde kusurlu tarafa çeşitli yaptırımlar uygulanması hükmedilebilir. Bunların ne olduğu ile ilgili birkaç örnek vermek gerekirse: trafik kurallarına aykırı hareket etmeden dolayı idari para cezaları, kazaya karışan kişiler tarafından açılan davalar neticesinde maddi ve manevi tazminatlar ve son olarak hapis cezaları olabilmektedir. Hiç kuşkusuz bunlardan en önemlileri bireyin özgürlüğüne doğrudan bir müdahaleyi içeren hapis cezasıdır. Bizlerde bu yazımızda trafik kazalarındaki cezai sorumluluğu ele alarak bunun hangi koşullarda gerçekleşmesinin mümkün olacağını çeşitli ihtimalleri değerlendirerek açıklayacağız. Trafik kazalarında cezai sorumluluk dediğimiz zaman Karayolları Trafik Kanununa veya Karayolları Trafik Yönetmeliğine aykırı hareket edilmesi halinde bir idari para cezası uygulanabilir. Eğer söz konusu aykırılık ile birlikte trafik kazası sonucu yaralanma veya ölüm hallerinden birinin veya her ikisinin de gerçekleşmesiyle birlikte Cumhuriyet Savcılığı tarafından kamu davası açılabilir. Açılan bu kamu davası neticesinde kusurlu tarafa yönelik hapis cezası hükmolunabilir. Bu konu ile alakalı kanun maddeleri Türk Ceza Kanununun 85. ve 89. maddelerinde düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunun 85. ve 89. Maddeleri söz konusu trafik kazaları neticesinde yaralama ve ölüm halinde verilecek cezanın sürelerini, cezanın arttırılması veya azaltılması ile ilgili durumları açıkça belirlenmiştir. Trafik kazaları sonucu meydana gelen yaralanma ve ölüm durumlarında bu suç tipleri taksirli suçlar kapsamında değerlendirilir. Yani trafik kazaları neticesinde yaralama ve öldürme suçlarının ortaya çıkması halinde bu suç tiplerinin kasten işlenmesi mümkün değilken ancak taksirle işlenmesi mümkün kılınmıştır. Taksirli suçlar, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilerek bir davranışın, suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek işlenmesidir. Trafik kazaları sonucu meydana gelen ölümler Türk Ceza Kanunu madde 85’te düzenlenmiştir. Taksirli olarak bir insanın ölümüne sebep olan bir kişi 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Birden fazla kişinin ölümüne neden olan ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olan kişi iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Trafik kazaları sonucunda taksirle yaralama halinde ise Türk Ceza Kanunun 89. maddesi uygulama alanı bulmaktadır. Taksirle yaralama suçunu işleyen kişiler üç aydan bir yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası ile cezalandırılır. Söz konusu yaralama olayının birden fazla kişiye karşı gerçekleştirilmesi halinde ise altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına karar verilebilir. Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı şekilde yürütülür. Ancak suçun bilinçli taksir ile işlenmesi halinde şikayet aranmamaktadır. Ayrıca bilinçli taksir ile işlenen suçlarda hükmolunan hapis cezası para cezası vb. başka bir yaptırıma çevrilemez. Örneğin alkollü bir şekilde araç kullanarak bir başkasının ölümüne veya yaralanmasına sebebiyet veren kişinin suçu bilinçli taksir ile işlediği belirlendiği takdirde hapis cezasına hükmedildiği takdirde bu hapis cezasının para cezasına veya başka bir cezaya çevrilmesi mümkün değildir. Trafik kazaları neticesinde meydana gelen yaralanma veya ölüm hallerinde karşı tarafın kusuru oldukça önemli bir durum teşkil etmektedir. Kazanın meydana gelmesinde kusuru olmayan bir kişiye karşı kamu davası açılması mümkün değilken açılan bir kamu davası var ise ve kusuru olmadığı belirlenmiş ise ceza tayin edilemez. Mağdur tarafın şikayetçi olmaması veya mağdur tarafın zararının bir kısmı veya tümünün karşılanmış olması, hakimin takdirini etkileyecek önemli etmenlerden olmaktadır. Özetlemek gerekirse trafik kazalarında cezai yaptırım büyük oranda karşımıza hapis cezaları şeklinde çıkmaktadır. Bu cezalar belirlenirken söz konusu trafik kazasının yaralanmalı mı yoksa ölümlü mü bir kaza olup olmadığı büyük önem taşımaktadır. Söz konusu trafik kazasında failin kusurunun olup olmaması veya ne derecede bir kusurunun söz konusu olduğu verilecek olan ceza açısında önemli bir özellik taşımaktadır. Trafik kazalarında yaralama ve öldürme suçlarının kasten işlenmesi mümkün olmazken bu ancak taksirli bir şekilde işlenebilmektedir. Ayrıca mağdur tarafın şikayetinin olup olmaması hususu hakimin kararını etkileme konusunda önem arz etmektedir.

Open chat
Whatsappdan mesaj at
Merhaba
Geçmiş Olsun.Size yardımcı olabiliriz.
Hemen Ara